4 Eylül 2016 Pazar

SANATÇI KILIKLI TERÖRİST YILMAZ GÜNEY


Türkiye'de bazı kesimlerce "sol" adı altında etnikçilik yapılmaktadır. Pkk taleplerini dillendiren sanatçı kılıklı kravatlı teröristlerin en azılılarından biri de Yılmaz Güney'dir.

Yılmaz Güney'in 18 Mart 1984 tarihli Paris Kürt Enstitüsü'ndeki konuşmasının tamamı şöyledir:

"Değerli arkadaşlarım, değerli konuklar,
Hoşgeldiniz! Selam sizlere, bin selam! Bildiğiniz gibi Nevroz, Kürt halkı için zalimlere ve zulme karşı direnmenin, yılgınlık ve teslimiyete karşı durmanın, özgürlük ve bağımsızlık için mücadelenin sembolüdür.

Biliyorum ki burada toplanan bütün insanların yüreği bu anlamda çarpıyor. Çocuklarımızın yüreği de aynı şeyler için çarpacak. Zulme ve köleleştirmeye karşı direnmek için, özgürlük ve bağımsızlık için, dağınıklığı birliğe çevirmek için, bugüne kadar, bu amaçlar uğruna çok kurban verildi. Daha da verilecek. Biliyoruz ki kurbansız zafer mümkün değildir. Kan ve ateşi göze almak zorundayız.

Soruyoruz: Böylesi bir azim ve inatla, böylesi bir inançla dolu bir yüreği susturmak mümkün mü? Böylesi kararlı ve fedakar bir halkı yıldırmak ve başeğdirmek mümkün mü? Asla!..

Acı, baskı, yoksulluk, kan ve gözyaşı Kürt halkının kaderi değildir. Biz bu kaderi tanımıyoruz. Biz, dört bir yandan işgal altında tutulan bir sömürge ülkenin çocukları değil bağımsız, demokratik ve birleşik Kürt ülkesinin, Kürdistan’ın çocukları olmak istiyoruz. Biz, kendi toprağımızda, kendi dilimizde aşk ve özgürlük türküleri söylemek istiyoruz. Biz, kendi dünyamızı, kendi toprağımızı kendi ellerimizle yoğurmak ve yeniden kurmak istiyoruz. Biz, kendi ülkemizde, kendi bayrağımız altında, özgür ve bağımsız yaşamak istiyoruz.

Yine unutmuyoruz ki Kürt, Türk, Arap ve Acem işçilerinin ve emekçilerinin çıkarları güçlü devletlerin oluşmasında yatmaktadır. Yine biliyoruz ki gönüllü birliğin koşulları yaratılmadan bu bir hayaldir. Bugün Kürdistan’ın çeşitli kesimlerinde, dağlarda, ovalarda, faşist zindanlarda sömürgecilerin baskı ve zulmüne karşı dişe diş döğüşenlerin, döğüşerek ölenlerin amacı da bu.

Onları, bütün yüreğimizle selamlıyoruz. Bu uğurda şehit düşen bütün arkadaşlar kalbimizde ve mücadelemizde yaşıyor ve yaşayacaktır. Ne mutlu onlara ki direnerek öldüler ve bağımsızlık meşalesinin ateşleri oldular. Ne mutlu!..

Arkadaşlar, hatırlarsınız, Kürt Enstitüsü’nün geçen yıl kuruluş nedeniyle düzenlediği şenlikte, estitünün şu ya da bu grubun hizmetinde değil bir bütün olarak Kürt ulusunun hizmetinde bir bilim kurumu olduğunu söylemiştim. Bir yıllık çalışma ve pratik sözlerimi doğruluyor.

Herkes iyi bilmeli ki Kürt Enstitüsü, bağımsız ve özerk karakterini, demokratik yapısını hep koruyacaktır. Hiçbir zaman kısır siyasal çekişmelerin ve polemiklerin tuzağına düşmeyecektir. Sizler de, enstitüyü gözünüz gibi korumalı, onun çalışmalarını yakinen izlemeli ve destekçisi olmalısınız.

Enstitü, bağımsızlık tohumunun bir filizidir ve Kürt ulusunun bugüne kadar sürdürdüğü mücadelenin bir ürünüdür. Daha da gelişip güçlenmesi sizlerin çabalarına bağlıdır. Enstitü etrafında toplanacağız, onun önüne koyduğu görevlerin yerine getirilmesine,
gücümüz oranında katkıda bulunacağız. Bileceğiz ki bağımsızlık mücadelesi bir bütündür. Kimi zaman doğruyu ifade eden iki satırlık bir yazı, bir fikir, yürekleri ayağa kaldıran bir türkünün çığlığı, saza vuran bir mızrap,
atom bombasından bile güçlüdür.

İşte bu nedenle biz, hayatın her alanında iyi savaşçılar, başarılı savaşçılar olmak ve yetiştirmek zorundayız. Biz, sazımızı iyi, çok iyi çalmalıyız. Biz, iyi, çok iyi türküler söylemeliyiz. Biz iyi, çok iyi resimler yapmalıyız. Biz iyi hikayeler, iyi şiirler, güçlü romanlar yazmalıyız. Biz güçlü bilim adamları, diplomatlar ve teknisyenler yetiştirmeliyiz. Bizim elimiz hem kalemi, hem makinayı hem de silahı iyi tutmalıdır. Kimi zaman sazımız silah, kimi zaman da silahımız saz olmalıdır. Biz iyi biliriz ki en iyi türküleri, en doğru sözleri, yerinde kullanırsak bir kurşun gibi söyler.

Dağlarımız, ovalarımız, ırmaklarımız bizi bekliyor. Biz bütün ömrümüzü gurbette geçirip gurbet türküleri söylemek istemiyoruz. Biz, yiğitlikleriyle destanlar yazmış bir halkız ve önümüzde duran bütün güçlükleri yenecek azme ve güce sahibiz.

Türk, Acem ve Arap devrimci demokratları, Kürt ulusunun kendi kaderini tayin hakkının en candan savunucuları olarak bu kavganın bir parçasıdırlar ve ortak düşmana karşı
savaşmaktadırlar. Ezilen sınıfların sınıf kardeşliği en güçlü silahlarımızdan biridir.

Dost ve düşman herkes bilsin ki,
Kazanacağız. Mutlaka kazanacağız.
Bir köle olarak yaşamaktansa bir özgürlük savaşçısı olarak ölmek daha iyidir.

Yaşasın bağımsız, birleşik demokratik Kürdistan. Yaşasın Kürt, Türk, Acem ve Arap halklarının kardeşliği ve dayanışması. Yaşasın Kürt Enstitüsü!"

Sanatçı kılıklı terörist Yılmaz Güney'in ağzından ihaneti izleyiniz: https://m.youtube.com/watch?v=H5M-O4JTGOg

Halkların kardeşliği kavramı altında Kürdistan etnikçiliğine alet olanlar hâlâ varsa bunların bir an önce akıllarını başlarına devşirmelerinde yarar vardır.

Anadolu ve Trakya toprakları Atatürk'ün deyişiyle en az 7 bin yıllık Türk beşiğidir. Yavuz'un Zagros dağlarından getirdiği, Kanuni'nin de mülklendirip tapulandırdıklarının dölleri dağdan gelip bağdakini kovmaya yeltenir, vatan bütünlüğüne göz diker cürete erişmişlerse bu durumda gaflet ve dalalet içine düşerek mankurtlaşmışların çok büyük kabahati vardır.

"Bu ülke tarihte Türk'tü, şimdi de Türk'tür ve sonsuza dek Türk kalacaktır." diyen Atatürk'ün milliyetçilik ilkesinden ve bunun içeriğinin derinliğinden habersiz biçimde davranan, sosyalistlerin, sosyal demokratların ve etnikçilerin oyuncağı olmuş gafil ve dalillerden bazılarının kendi kendilerini Atatürkçü (Kemalist) olarak tanımlamaları da ayrı bir rezalet ve kepazeliktir!

Etnikçiden Atatürkçü (Kemalist) olmaz!

H. Cem KANIBİR
Atasen Genel Başkanı
Türkbilimci (Türkolog)

1 yorum: