13 Aralık 2013 Cuma

HEDY LAMARR : Hollywood güzeli bir mucit!

OYUNCU HEDY LAMARR VE BİLGİSAYARCI KADIN AMİRAL 
Hedy Lamarr, 1949’da “Samson ve Delilah” filmi ile ülkemizde ve dünyada
adını duyurdu. Hedy, frekans atlama tekniğini geliştirdi ve 1942’de “Şifreli
Telsiz Haberleşmesi” alanında patent aldı.

Oyuncu Hedy Lamarr ve Telsiz Haberleşmesi 
Avusturya’da çocuk yaşta sinema yıldızı olan Hedy, 1933’te evlendi. Eşi,
orduya silah ve uçak satıyordu. Birlikte katıldıkları yemeklerde genellikle silah
teknolojisi konuşulurdu. Matematik zekası olan Hedy, savunma teknolojileri
konusunu sevdi. Eşi de, Hedy gibi Yahudi kökenliydi ama Nazi iş adamlarıyla
çalışırdı. Evlerindeki partilere Hitler ve Mussolini’nin katıldığı biliniyor.
Almanlar’ın uzaktan kumandalı torpido yapmak istediğini eşinden öğrendi ve
konuya çok ilgi duydu. Eşinden boşandıktan sonra, 1938’de Holywood’a
yerleşti. Evinin yakınında oturan müzisyen G. Antheil’e 1940’ta uzaktan
kumandalı torpido hakkındaki düşüncelerini anlattı. Amacı, uzaktan kontrollü
torpidoların, düşmanın sinyal karıştırıcıları (jamming) nedeniyle kontrolünün
kaybedilmesini önlemekti. Torpidoyu yönlendiren radyo frekansı düşman
tarafından tespit edilirse, sistem elektronik olarak kilitlenir ve kontrol
kaybedilirdi. Hedy, bunun çözümünü bulmuştu ama teknik desteğe ihtiyacı
vardı. Uzaktan kumandanın telsiz frekansı sürekli olarak değiştirilirse düşmanın
müdahale imkanı kalmazdı. Ancak, telsiz ve torpido aynı anda frekans
değiştirmeliydi. Bu konuda komşusu Antheil yardımcı oldu. Çözüm, delikli
kağıt rulolara kaydedilen notalara göre müzik çalan piyanolardı. Telsiz
vericisine ve torpidoya yerleştirilen ve delikleri aynı olan rulolar, frekansı aynı
anda değiştirecekti. Buluşun patentini 1942’de aldılar ancak Donanma
ilgilenmedi. Benzeri bir sistem, başkalarınca 1957’de transistör kullanılarak
yapıldı. ABD donanması, 1962’de çıkan Küba krizinde bu sistemi kullandı. O
tarihte Hedy’nin patentinin süresi dolmuştu. Elektroniğin Öncüleri Vakfı
1997’de Hedy’nin patentini fark etti ve ona Elektronik Öncüsü Ödülü verdi.



Hedy Lamarr’ın Yaşamı
Viyana’da 1906’da doğan Hedy’nin gerçek adı Hedwig Eva Maria Kiesler’dir.
Berlin’de tiyatro okuluna devam ederken 16 yaşında, filmlerde oynadı.
“Ekstasi” adlı filmi, 1933’te Çekoslovakya’da çekildi. Açık sahneler nedeniyle
filmin yasaklanması ününü artırdı. Hakkında “Sinemanın En Güzel Yüzü” gibi
tanımlamalar yapıldı. Aynı yıl evlendiği eşi, film çevirmesini yasakladı. Eşinin
baskısı nedeniyle Paris’e kaçıp eşinden boşandı. Londra’da MGM film şirketinin
başkanı Mayer ile tanışınca, Hedy Lamarr takma adını aldı ve Holywood’a
yerleşti. Yirmi beş önemli filmde, V. Mature, C. Gable, J. Stewart, S. Tracy ve
B. Hope gibi sanatçılarla oynadı. Hedy, 1940-1949 yılları arasında 18 film
çevirdi. Ünü, gişe rekorları kıran “Samson ve Delilah” filmi ile dünyaya yayıldı.
Sonraki filmleri çok başarılı olmadı. Son filmini 1957’de çevirdi ve 2000’de
öldü.


İlk Bilgisayar Yazılımcısı Kadın Amiral Grace M. Hopper 
Grace, bilgisayar programları için ilk “derleyici”yi geliştirdi. Derleyici,
bilgisayar programlarındaki komutları bilgisayar diline çeviren yazılımdır.
Böylece, kullanıcıların bilgisayar dilini öğrenmesine gerek kalmadan konuşma
diline yakın bir dil ile programlama yapması olanağı doğdu. Üniversitede
matematik doçenti iken, 1944’te gönüllü olarak ABD Deniz Kuvvetleri’ne
katıldı. Harvard Üniversitesi’nde, donanma için geliştirilen bilgisayar projesinde
görevlendirildi. MARK-I olarak bilinen bilgisayarın çalışması için gereken
yazılımları geliştiren ekibe katıldı. Dünyanın ilk bilgisayarlarından biri olan
Mark-I’in parça sayısı 765 bin civarındaydı. Bilgisayar, 16 metre boyunda, 2.5
metre yüksekliğinde, 61cm derinlikte ve 4.5 ton ağırlıktaydı. Senkronizasyon
için uzun bir mil, motorla döndürülüyordu. Bilgisayarı programlayan Grace, 500
sayfalık “Kullanım Kılavuzu”nu hazırladı. II. Dünya Savaşı sonrasında,
Harvard’da geliştirilen MARK-II ve III bilgisayar projelerinde çalıştı. Profesör
olma davetini kabul etmedi ve 1949’da Eckert-Mauchy firmasında, dünyanın ilk
ticari bilgisayarı UNIVAC-I’in yapımında çalıştı. Ekibiyle birlikte, ilk derleyici
tabanlı programlama dili olan FLOW-MATIC’i geliştirdi. ABD’de, 1959’da tüm
yazılımcıların katıldığı Konferans’ta COBOL derleyici programının temelinin
atılmasını sağladı. Donanma için derleyici ve yan uygulamalar geliştirdi.
FORTRAN ve COBOL programlama dillerinin standartlarını geliştirdi.


Amiral Grace Hopper 
(1984) 

Amiral Grace Hopper’in Yaşamı 
Grace, 1914’te New York’ta doğdu. Vassar College’ın Matematik ve Fizik
bölümlerini bitirdi. Yale Üniversitesi Matematik Bölümü’nden 1934’te doktora
aldı. Vassar’da öğretim üyeliği yaptı ve 1941’de doçent oldu. Donanmaya
1944’te girdi ve 1966’da emekliye ayrıldı. Donanma, onu 1967’de geri çağırdı
ve 1971’de ikinci kez emekli oldu. Donanma tarafından 1972’de tekrar işe
başlatıldı ve 1985’te tuğamiral unvanını alarak ABD’nin ilk kadın amiraliın
oldu. Grace, 1986’da son kez emekli olduğunda 79 yaşındaydı ve ABD’deki en
yaşlı askerdi. Donanmadaki bir kruvazöre onun adı verildi (USS Hopper DDG-
70). Elli adet bilimsel makale ve çok sayıda kitap yazmıştı. Emekli iken gönüllü
olarak yazılımla ilgili eğitimler verdi ve 1992’de öldü.

Hedy Lamarr, sinema sanatçısı iken elektronik haberleşmede frekans atlama
tekniğine öncülük etti. Grace Hopper, bilgisayar programı yazmanın temel
prensiplerini belirledi, ilk yazılımları geliştirdi. Ülkemizin yetenekli kadınlarının
da bilim ve teknoloji alanında uluslararası başarılarının artmasını dileriz.

Prof. Dr. Ural Akbulut 
ODTÜ Kimya Bölümü 


Birinci kısım: Dünyanın en güzel kadınının gizli oyuncakları
Yahudi asıllı Hedy Lamarr’ın çocukluğu Viyana’da geçti. Olağanüstü zeki bir çocuk olduğunu söylüyorlardı. 16 yaşındayken, eğitimini bırakıp aktris olmaya karar verdi. Daha ilk filmiyle ün kazandı, afişlerde onu “dünyanın en güzel kadını” diye tanıttılar. 19 yaşında Ekstase adlı filmin başrolünü üstlendi. Bu filmdeki cesareti ve pervasızlığı hayranlık uyandırıcıydı. Bazı sahnelerde çırılçıplak koşuyor, yüzüyordu. Beyazperdedeki ilk orgazm sahnesi de bu filmdeydi. Hedy aynı yıl zengin ve güçlü bir fabrikatör olan Friedrich Mandel’le evlendi. Ondan 13 yaş büyük olan sıkıcı ve zorba kocasını hiçbir zaman sevemeyeceğini anladığında ise artık çok geçti. Mandel hem ‘dediğim dedik’ bir adamdı, hem de çok kıskançtı. Ekstase filminin bütün kopyalarını yaktırdı. Karısının filmlerde oynamasını da yasakladı. Lakin Lamarr’la baş etmek zordu, kendi deyişle “mücevher kakmalı şık bir kutuda” gece gündüz kontrol altında yaşamaktan bıkınca kusursuz bir kaçış planı yaparak Amerika’ya gitti.
Ama durun; öncesi var… Kocasının her gece eve davet edip sabaha kadar sohbet ettiği ve yeni silahlar üretmek konusunda iş yapmayı hedeflediği arkadaşlarının çoğu sağcı fabrikatörler ve endüstri tasarımcılarıydı. Hitler ve Mussolini de evlerine gidip gelirdi. Lamarr’ın evliliği ve kocasıyla ilgili tahammül edemediği şeylerin başında da bu geliyordu zaten. Kocası başlangıçta el bombaları üretiyordu ama daha sonra ordu için silah üretmeye başladı. Özellikle de uzaktan kumanda sistemleriyle ilgili çalışmalar yapıyordu. İşin tuhaf yanı, konukların hiçbiri Lamarr’ın bu akşam sohbetlerini ne kadar dikkatle dinlediğinin farkında değildi. Bu sohbetlerde elde ettiği bir yığın bilgiyle Amerika’ya giden genç kadın, çok geçmeden Hollywood’un yolunu tuttu, yapımcılarla görüştü ve sonunda ünlü yapımcı yönetmen Louis B. Meyer’in dikkatini çekmeyi başardı. Artık beyazperdenin yeni ilahesi oydu.
Gelin görün ki; Lamarr’ın en büyük zevki hobisi aslında mucitlikti. Evinin bir odasını atölye haline getirmişti ve çekim aralarındaki zamanı bu atölyede taslaklar hazırlayarak geçiriyordu. Bir keresinde su içermeyen bir içecek icat etmişti. Üstelik tek ilgilendiği sadece bu tür eğlenceli projeler değildi, çok daha ciddi hedefleri vardı…
İkinci kısım: “Makinist” lakaplı çatlak müzisyen
Dünyanın öteki ucundan devam ediyoruz. Daha doğrusu biraz başa dönüyoruz… Prusyalı besteci George Antheil, müzik eğitiminin ardından Paris’e gitti ve 1920′lerin başında konser piyanisti olarak çok büyük ün kazandı. Ezra Pound ve Man Ray gibi büyük ustalarla arkadaş olmuştu. “Dünyanın en önemli avangarde bestecisi” sayılıyor, “Makinist” lakabıyla anıliyordu. Eserlerinin adları da bu lakaba uygundu: Airplane Sonata, Sonata Sauvage, Jazz Sonata ve Death of Machines. 16 piyano için bestelediği ve uçak pervanesi, polis sireni gibi cihazların seslerinden yararlandığı Ballet Mécanique ise daha ilk çalınışında sansayon yarattı. Antheil bir süre sonra Amerika’ya giderek Hollywood için film müzikleri bestelemeye başladı. Bir yandan da “çatlak dahi” imajına uygun bir biçimde, Esquire dergisine aşk ve endokrinoloji üzerine tuhaf makaleler yazıyordu. Every Man is His Own Detective: A Study of Glandular Endocrinology (Her Erkek Kendi Kendinin Dedektifidir) adlı bir kitabı bile vardı.
Üçüncü kısım: Memelerim güzel mi sizce?
Hedy Lamarr ile George Antheil Hollywood’da bir partide tanıştı. Lamarr besteciye garip sorular sordu: “Memelerim güzel mi sizce ve onları daha iri gösterecek bilimsel bir yöntem biliyor musunuz?” Eh, sonuçta Antheil bu işin ehli sayılırdı, Esquire dergisindeki köşesinde, endokrinoloji bilgisini kullanarak insanın karısının sadakatsizliğini nasıl anlayacağını, hangi kadınların sadık hangilerinin sadakatsiz olduğunu, endokrinoloji ilminin bir kadını nasıl daha güzel gösterebildiğini filan yazıyordu. Lamarr ona, sinemayı bırakıp Washington’a giderek sadece icatlarıyla yaşamaya karar verdiğinden bahsetti. Derken savaş sırasında torpillerin radyo frekanslarıyla uzaktan kontrol edilip edilemeyeceği konusu açıldı. Aslında bu fikir yeni sayılmazdı ama Lamarr kendi bulduğu ve “frekans sıçraması” adını verdiği yepyeni bir metodu denemek istiyordu. İki parlak zihin bir araya gelmiş ve partiyi tamamen unutmuştu. Gizli İletişim Sistemi’ni kurmak için çalışmalara başladılar. Birkaç ay çalıştıktan sonra da buluşlarını Ulusal Mucitler Konseyi’ne gönderdiler.

Dördüncü kısım: Bir piyanistle bir oyuncuya kim güvenir ki…
İşler sandıkları kadar kolay olmadı, fikri gerçeğe dönüştürmekte epeyce zorlandılar, çünkü buluşun uygulanabilirliğinden şüphe duyanlar vardı. Lamarr ve Antheil, çalmadık kapı bırakmayarak “bebeklerine” maddi destek bulmaya çalıştılar. 1940′ın aralık ayında ABD Donanması, onların icadı olan frekans kaydırma cihazını üretmeyi kabul etti. Böylece Hedy Lamarr 1942 yılında bir gecede yedi milyon dolarlık bir anlaşmaya imza attı. Ancak bu buluştan bir gizli iletişim sistemi olarak yararlanan Amerikan Ordusu daha sonra üretimi kesti. Bir piyanist ve bir oyuncuyu ciddiye almıyor, yeterince güvenmiyorlardı. Bir süre sonra Lamarr ve Antheil de işin peşini bıraktı. Gene de buluşları başka bilim adamları tarafından önemseniyor, araştırılıyordu. Zaten birkaç yıl sonra patent tarihi doldu, icadın kullanım hakları serbest kaldı. 1962 yılında Küba krizi dolayısıyla buluş yeniden gündeme geldiğinde artık yolunu kaybetmiş gemilerin kıyıyla iletişim kurabilmesi için kullanılıyordu. Bugün bu teknoloji ABD ordusunun uydu savunma sisteminde, ayrıca cep telefonu ve telsizlerin üretiminde kullanılıyor.
Gülenay Börekçi