27 Kasım 2015 Cuma

CEVİZ YAPRAĞI ÇAYI VE FAYDALARI


-Akan kanı durdurur.
-Tonik etkisi ile arındırma sağlar.
-Bağırsakta yaşayan kurtları döker.
-Kanı temizler.
-Kan şekeri düşürür.
-Kabızlıkta iyi bir alternatiftir.
-Çocuklarda iştah açar.
-Egzama, mantar, uçuk, uyuz, sivilce gibi deri hastalıklarında etkilidir.
-Ağız içi hastalıklarına iyi gelir. Özellikle diş eti hastalıklarında güzel sonuçlar elde edilir.
-Ayak kokusuna ve terlemesine iyi gelir.
-Saç dökülmesini engeller.
-Boğaz hastalıklarında gargara olarak kullanılabilir.


Ceviz Yaprağı Çayı Nasıl Yapılır?

- Yarım veya bir tatlı kaşığı ince kıyılmış yaprak, orta boy 1 su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır, 4-5 dakika demlendirilir ve süzülür. Gün boyunca 1 veya 2 bardak yudumlanarak içilir. (Referans1)
- Yarım veya bir tatlı kaşığı ince kıyılmış yaprak, orta boy 1 su bardağı dolusu soğuk suya eklenir, kaynama derecesine kadar ısıtılır ve 2-3 dakika boyunca hafif ısıda kaynatılır. Süzülen çay kullanıma hazırdır. Günde 2-3 bardak içilir.
Ceviz yaprağının kaynatılması ile elde edilen su çay olarak içilirse mideyi kuvvetlendirir, boğaz ve bademcik iltihaplarını iyileştirmeye yardımcı olur. Ceviz yaprağı kaynatılarak, tüm sıraca (scrofula), Frengi (sifilis), egzama (mayasıl), herpes (uçuk) ve raşitik hastalıklarda, kemik çürümesinde, kemik deformasyonunda ve ayrıca, iltihaplı el ve ayak tırnaklarında kullanılabilen çok etkili bir Banyo katkısı elde edilir.


Ceviz Tam Bir Şifa Kaynağı (Prof. Dr. Turan Karadeniz)


Cevizin soğuk algınlığından deri hastalıklarına, mide rahatsızlıklarından halsizliğe kadar birçok hastalığa çare olduğunu dile getiren Prof. Karadeniz şöyle konuştu: “Ceviz, bağırsak kurdunu döker. Taze ceviz bal ile yenirse basura iyi gelir, cinsel gücü artırır. Ceviz kökünün kabukları zeytinyağı içinde kaynatılarak merhem haline getirilip, basura sürülürse iyi gelir. Böbrek zafiyetini giderir. Ceviz yenirse çıbanı patlatır. Ceviz kurtları düşürür, kadınların beyaz akıntısı, vajen iltihabı, boğaz apsesi, bademcik iltihabı, deri çıbanları, deri döküntüleri, mide ve bağırsak nezlesi üzerine çok şifalı olmaktadır.
El ayak titremesini giderir. Kuvvetten düşene iyi gelir. Midenin çabuk acıkması ve hazmı kolaylaştırmak için yenir. Mide gazını giderir. Grip ve nezleye iyi gelir. Öksürüğü keser. Sedef hastalığına iyi gelir. Kısık sesi açar, sırt ağrılarına iyi gelir. Sindirim sistemi bozukluğunu giderir. Vücudu soğuktan korumak için yenir. Ceviz öğütülür ve vücuda sürülerek uyuzdan kurtulunur. Vebaya iyi gelir. Zayıf vücudu kuvvetlendirir. Yorgunluğu ve bitkinliği giderir. Zehirlenmelere ve zehre karşı yenir. Zindeleşmeyi sağlar. Yeşil kabuklarının suyu çıkartılır, gargara yapılırsa boğaz ağrılarını giderir, buruna çekilirse kanamayı keser, sivilcelere sürülürse derhal izale eder”


Tek başına doktor gibi


Ceviz yaprağının özellikle erkeklerin korkulu rüyası haline gelen saç dökülmelerinde önemli bir önleyici görev görmesinin yanı sıra birçok rahatsızlığa ilaç olduğunu ifade eden Prof. Dr. Karadeniz, “Yeşil kabuğunun suyu koyulaşıncaya kadar kaynatılıp saçlara sürülürse saç dökülmesini önler, sivilcelere sürülürse iyileştirir. Cevizin yeşil kabuğu rendelenip sirkeyle beraber kaynatılarak saçkıranlı yerlere sürülürse şifa elde edilir.
Ceviz yaprağı haşlanır su ile yıkanırsa saç kepeklenmesini önler. Bir ceviz yaprağı bir fincan su hesabıyla kaynatılıp yemeklerden yarım saat önce içilirse romatizma hastalıklarına ve beze iltihaplarına iyi gelmektedir. Ceviz yaprağı kaynatılıp günde birkaç kez lavaj yapılırsa rahim kanamasını keser. Ceviz yaprağı kaynatılıp elde edilen sıvı içerisinde çatlak eller banyo yaptırılırsa şifa görülür.
Ağız kokusuna karşı ceviz yaprağı suyu ile sabahları gargara yapılmalıdır. Kuru kabukları yakılarak külleri bal ile macun yapılır, dişlere sürülürse parlatır. Sert kabuğu yakılır, elde edilen külleri pudra halinde yaraya konursa yarayı iyileştirir. Cevizin yapraklarından elde edilen Juglon maddesi eczacılıkta kan temizleyici ve kuvvet verici olarak kullanılmaktadır. Ceviz aşerme dönemindeki mide bulantısına iyi gelmektedir.
Ceviz meyvesinin içindeki kıkırdak doku kaynatılıp çay gibi içilirse, şeker hastalığına şifalı gelmektedir. Ceviz yaprakları kaynatılıp elde edilen sıvı ile bacaklardaki varis ara sıra badana yapılırsa fayda elde edilir. 20 gram kuru yaprak 1 litre suda kaynatılıp balla tatlandırılarak günde 3–4 bardak içilir. Saç boyamak için 60 gram kuru yaprak 1 litre suda kaynatılıp kullanılır” diye konuştu.


 Kansızlığı da önlüyor


Şeker hastalarının ve kansızlık problemi yaşayanların kesinlikle ceviz tüketmesi gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Karadeniz, “Şeker hastaları ceviz yaprağını kaynatıp içmeye devam etmelidir. Ceviz yaprağı ve kabukları kaynatılıp balla karıştırılarak içilmeye devam edildiğinde kansızlığa iyi gelmekte, bu çay kanı temizlemekte, kalbi güçlendirmekte, ishali ve dizanteriyi kesmekte, siniri güçlendirmekte, iç kanamaları ve beyaz akıntıyı kesmektedir.
Göz iltihabına ceviz yaprağı kaynatılıp bu suyla gözler pansuman yapılmalıdır. Ceviz meyvesi çocukların gelişmesini hızlandırmaktadır. Basur için taze ceviz yenilmelidir. Ceviz beyin için gerekli olan gümüş iyonlarını ihtiva ettiğinden, bebekten yaşlıya kadar herkes için ideal bir meyvedir” şeklinde konuştu.

5 Ekim 2015 Pazartesi

Her şey bu kutuyla başladı





Bir bardak yavan süt tozundan süt, bir parça sarı Amerikan peyniri, bu kadar ucuza sattılar bizi.. 
Önce köy enstitülerini kapatarak başladılar işe, şimdi komşu ülkelerin askerinden fazla imam ordumuz var biliyor musunuz? Sonra fabrikaları kapattılar birer birer.
Şimdi helikopter yapacağız diye övünenler 50 yıl önce uçak yapıp sattığımızı biliyor mu acaba!
Yazacak ne çok şey var aslında; o günkülerin akıbeti nasıl olduysa, bu günkülerin akıbeti bin beter olacak, elbet olacak!..

4 Ekim 2015 Pazar

Mağnezyum Hakkında Her Şey


Kaynaklar: 1-http://www.kimyakulubu.com/magnezyum-mg/
2-https://tr.wikipedia.org/wiki/Magnezyum

Magnezyum Eksikliği Belirtileri

http://www.magnezyum.gen.tr/magnezyum-eksikligi-belirtileri.html

Magnezyum eksikliği belirtileri, dünden bugüne hayatımızın her döneminde günlük yaşamımızı etkilemektedir. Emilimi bağırsaklarda gerçekleşip ve vücuttan atımı böbreklerden sağlanmaktadır. Vücut ağırlığımızın 0,05'i bulunmasına rağmen 300 civarı kadar enzim için kofaktördür. Oranında  Tüm organlarımızın Magnezyum mineraline ihtiyacı vardır.  Ancak kalp, kaslar ve böbrekler aynı zamanda diş ve kemik yapımızın güçlü kalabilmesi için magnezyum ihtiyacı öne çıkmaktadır. Magnezyum minerali sinir sistemine katkısı nedeniyle antistres minerali olarak da bilinir.


Günlük magnezyum ihtiyacımız 320-420 mg kadardır. Bu oran yaşlılık gebelik ve emzirme dönemlerinde artış gösterir. Yeşil sebze, balık ve tavuk eti, peynir, yumurta, badem, muz, kakao, fındık ve ceviz gibi magnezyum bakımından zengin gıdalardan günlük yeteri kadar beslenen kişilerde magnezyum eksikliğine bağlı ortaya çıkan hastalıkların fizyolojik ve psikolojik etkilerinin azaldığı kişilere göre yok olduğu gözlemlenmiştir.
Magnezyum Nedir?
Kimyasal simgesi Mg, atom numarası 12; atom ağırlığı 24,312'dir. Doğada serbest görülmeyen bu mineral ülkemizde topraklarında da pek az görülmektedir. Bu nedenle tükettiğimiz besinlerdeki magnezyum çok düşüktür.
Magnezyum Eksikliği Belirtileri
Magnezyum Eksikliği Kimlerde Görülür?

Genel anlamda ileri yaşlarda ortaya çıkmasının yanı sıra beslenme bozukluğu, alkol - sigara tüketimi, hamilelik - emzirme dönemi,  bağlı olarak da artış göstermektedir. Sindirim sistemindeki emilim problemleri ve karaciğer rahatsızlıkları da magnezyum açığının artmasına neden olur. Bu durum vücudumuzda hem ruhsal ve bedensel problemlerle karşımıza çıkar.

Magnezyum Eksikliğinin Fizyolojik Belirtileri 
  •  Kalp Çarpıntıları - Ritm Bozukluları
  •  Mide Bağırsak krampları 
  •  Kas spazmları
  •  Kusma
  •  İştahsızlık
  •  Kronik baş ağrıları
  • Ağrılı adet görme
  • Göz kararması
  • Uyku bozuklukları
  • Yüksek tansiyon
  • Erken doğum riski
  • Düşük
  • Zayıflık-yorgunluk
Magnezyum Eksikliğinin Psikolojik Belirtileri 

  • Çocuklarda dikkat eksikliği ve hiperaktivite
  • Depresyon 
  • Stresle baş edememe
  • Sinirlilik hali 
  • Uyuşukluk 
  • Konsantrasyon bozukluğu 
  • Dalgınlık
  • Hafıza zayıflığı 
  • Öğrenme güçlüğü
  • Magnezyum eksikliğine bağlı oluşan ve mineral takviyesine yanıt veren bu sorunlar neler:
    1. Adrenal Yetmezlik — Bir süre devam eden kronik stres, aksiyete ve panik atakları takiben adrenal yetmezlik başgösterir ki günümüzde salgın boyutuna ulaştığı görülüyor.
    Adrenalin, noradrenalin ve (kronik stres durumunda yükselen) kortizol, bu üçü magnezyum tüketiyor. Stres yüzünden bir yandan idrardan magnezyum atımı da artınca eksiklik daha da vahim hale geliyor.
    Günümüzde ağızlardan düşmeyen ve bu yüzden anlamını yitirmiş gibi gözüken “stres” kelimesini yabana atmayalım; hepimiz hergün fiziksel, zihinsel ve duygusal stres altındayız ve bunun her bir gıdımı magnezyum çalmakla meşgul bizden.

    2. Alzheimer Hastalığı — Magnezyum beyin hücrelerinde birikme yapan uygunsuz kalsiyum ve ağır metaller yüzünden oluşan sinir sistemi iltihabı (nöroinflamasyon)’u bloke eder. Magnezyum daha iltihap belirmeden görev başındadır zaten; hücre iyon kanallarını bekler, ağır metallerin girişini engeller.

    3. Anjin — Anjin ağrısı kalp kaslarındaki şiddetli spazmdan kaynaklanır ki bu da aslında magnezyum eksikliğinden kaynaklı bir durumdur.
    Kalp karıncıkları vücudumuzda en yüksek magnezyum miktarına sahip yerimiz, ki bu da magnezyumun kalbin pompalama fonksiyonu için neden bu denli önemli olduğunu açıklıyor.

    4. Anksiyete ve Panik Ataklar – Normal koşullarda adrenal stres hormonlarını kontrol altında tutuyor magnezyum (Mg). Adrenaller gereğinden az magnezyum yüzünden korumasız kaldığında, vücudun “vur ya da kaç” yanıtı vermesini sağlayan hormonlar olan adrenalin ve noradrenalin çok daha kolay tetiklenir oluyor ve gerçekleşen düzensiz ve ani yükselişler yüzünden de nabzımız yükseliyor, tansiyon çıkıyor ve kalp çarpıntıları oluşuyor. Hatta, magnezyumdan ne kadar eksiksek adrenalin salgısı da o denli abartılı oluyor. Adrenalin deyince, vücutta bir düzinenin üstünde ana metabolik işlemde doğrudan payı var bu hormonun ki bunlardan bazıları kalbin atım hızı, tansiyon, damar büzülmesi ve kas kasılması örneğin. Bunların herbirinin işlevi için magnezyum gerekiyor. Strese bağlı olarak bu belirtiler devam ettikçe vücut magnezyum depolarını boşaltıyor. Magnezyum sinir sistemini yatıştırıyor, kasları gevşeterek gerginliği alıyor,anksiyete/kaygı ve panik atakların azalmasına yardımcı oluyor.

    5. Artrit — Ağrı ve enflamasyon (iltihap), artritin magnezyuma yanıt veren iki ana belirtisi.

    6. Astım – Mg eksikliği durumunda hem histamin üretimi hem de bronşiyal spazmlar artıyor.

    7. Ateroskleroz – Kalsiyum birikintisiyle oluşan damar sertliği — Kalsiyumun çözülmesini sağlamak ve kanda çözülebilir halde tutmak için magnezyum gerekli. Birlikte çalışıp kalsiyumu ait olduğu yere, yani kemiklere yönlendirenler Magnezyum ve K2 vitamini.

    8. Bağırsak Hastalıkları – Mg eksikliği durumunda bağırsak hareketleri de yavaşlayarak kabızlığa götürebiliyor, ki bu da toksisite, besleyici ögelerin emiliminin yapılamaması gibi sorunların yanısıra kalınbağırsakta kolit, divertikül iltihabı ve Crohn hastalığı belirtilerinin oluşumunu tetikleyebiliyor.

    9. Başağrıları — Boyun ve baştaki kaslarda oluşan gerginlik ve spazm gerek lokal uygulama gerekse ağızdan alma yoluyla magnezyum terapisiyle ortadan kaldırılabilir.

    10. Beyinde İşlev Bozukluğu — Magnezyumun beyne faydalı etkilerinin geniş özeti için Magnesium in the Central Nervous System kitabında sayfa 32 ye bakınız.

    11. Böbrek Hastalığı – Mg eksikliğinin aterosklerotik böbrek yetmezliği oluşumunda payı var. Mg eksikliği lipid (yağ) seviyelerinde anomaliye ve böbrek nakli yapılmış hastalarda kan şekeri kontrolünün bozulmasına sebep oluyor. Böbrek hastalarının doğrudan hücrelere geçecek şekilde pikometrik birim ölçüsüyle magnezyum almaları son derece önemli.

    12. Böbrek Taşları — Özellikle de ortağı B6 vitaminiyle beraber alındığında magnezyumun böbrek taşı oluşumunu önleyici ve tedavi edici etkisine kitabının 11. bölümünde geniş yer veriyor Dr. Dean.

    13. Depresyon – Ruh halimizin iyileşmesine, kendimizi iyi hissetmemize yarayan serotoninin oluşumu magnezyuma bağlı. Magnezyum açlığı çeken bir beyin alerjenlere, akıl hastalığına benzer belirtilere yol açabilecek yabancı maddelere de açık hale geliyor.

    14. Detoksifikasyon – Magnezyum; cıva, alüminyum ve kurşun gibi ağır metal ve toksik maddelerin vücuttan atılımı için elzem. Kendisi glutatyon üretimi ve karaciğerdeki P450 detoksifikasyon sistemlerinin çalışmasında rol alan bir eşfaktör. MgATP, önemli GSH ve tiyol detoks yollarına enerji sağlıyor.

    15. Diyabet – Magnezyum, insülin sekresyonunu destekliyor, karbonhidrat metabolizmasını sağlıyor ve insülinin glükozu hücre içine taşımasına olanak sağlıyor. Bu olmadığı takdirde glükoz ve insülin kanda birikme yaparak çeşitli şekillerde doku hasarı oluşturuyor. Tirozin kinaz, insülinin hücreye girişi için gerekli bu enzim magnezyuma bağımlı çalışıyor. Glükoz metabolizması için gerekli on enzimin yedisi yine magnezyuma bağımlı çalışıyor. Magnezyum olmadan ne insülin yapmak ne de sekresyonunu sağlamak mümkün.

    16. Diş çürüğü – Mg eksikliği tükrükte sağlıksız bir fosfor-kalsiyum dengesi yaratır ki bu da dişlere zarar verir.

    17. Enflamasyon (Yangı, İltihap) — Time dergisinin meşhur 2004 sayısı halkı şöyle uyarıyordu: “Gizli Katil: Enflamasyon ve Kalp Krizi, Kanser, Alzheimer’s ve Diğer Hastalıklar Arasındaki Şaşırtıcı İlişki”. Çoğu ilaç firması artık kolesterol yerine kalp hastalığına yol açan faktör olarak enflamasyonu benimsemiş durumda. Enflamasyona gerçekte neyin yol açtığını bilmedikleri iddiasındalar, ancak tabii bu onları yine de enflamasyonu baskılayıcı ilaçlar üretmekten alıkoymuyor. Açıkça kabul etmeye yanaşmadıkları şey ise şu: Kalsiyum felaket derecede enflamasyon yapıcı, magnezyum ise tam tersi, son derece anti-enflamatuvar, yangı alıcı, iltihap önleyici mineraller.
    Dr. Dean’in derin endişesi ise araştırmacıların enflamasyon reseptörlerini bloke etmeye çalışırken bizzat kendileri enflamasyona yol açan ilaçlar kullanıyor olmaları. Yapmaları gereken William Weglicki ve Terry Phillips’in, enflamasyon silsilesinin birbirini takip eden bütün aşamalarının (P maddesi, interlökinler, tümör nekroz faktörü, kemokinler ve sitokinler) magnezyum eksikliği durumunda ağırlaştığını kanıtladıkları araştırmaları dikkate almak.
    Bilinmesi gereken nokta şu: Enflamasyonu tetikleyen magnezyum eksiliği ve rölatif kalsiyum fazlalığıdır.

    18. Halsizlik – Mg eksikliği olan hastalarda sıklıkla karşılaşılan bir şikayet halsizlik, çünkü vücutlarındaki düzinelerce enzim sistemi bu eksiklik yüzünden randımanlı çalışamıyor. Vücutta enerji üretimi için en önemli faktör ATP ve bir magnezyum iyonuna bağlı olmadığı takdirde ATP biyoloijk olarak aktif hale geçemiyor.

    19. Hazımsızlık — Mideye girenleri asidifiye eden gastrik proton pompası magnezyumsuz çalışamıyor.

    20. Hipertansiyon – Vücutta magnezyum eksik kalsiyum da gereğinden fazlaysa, kan damarlarımızdaki kaslar spazm geliştirip kan basıncının artmasına neden olabilir. Bu arada kolesterol de yükselirse, magnezyum yetmezliğine bağlı olarak gidip kan damarlarındaki kalsiyuma bağlanabilir ki bu da tansiyonun daha da yükselmesini sağlar.

    21. Hipoglisemi — Magnezyumun dengeleyici etkisi sayesinde kana birden gereğinden fazla insülin salınması ve buna bağlı olarak kan şekeri düşüklüğü ile bağlantılı belirtilerin ortaya çıkması engellenir.

    22. İnsomni – Kaslarda rahat bir uyku uyuyamızın önüne geçebilecek gerginliği alıyor magnezyum. Ayrıca, Mg düzeyi yetersizse, uyku regülasyonundan sorumlu melatoninin üretim aşamalarında aksaklıklar meydana geliyor.

    23. İritabl Bağırsak Sendromu — Dr. Dean,IBS for Dummies adlı kitabında IBS’de görülen ağrı ve sancıyı almak için neden magnezyuma ihtiyaç olduğunu anlatıyor. Biraz daha laksatif formları kullanıldığı takdirde magnezyum ayrıca IBS ile ilintili kabızlığı da ortadan kaldırabiliyor.

    24. Kadın Hastalıkları ve Doğum Alanındaki Problemler – Magnezyum şu sorunların önlenmesi ve tedavisinde etkilidir:
    a. ‘Adet Öncesi Sendromu’
    b. Dismonere (adet esnasında kasıklarda şiddetli ağrı/sancı hissedilmesi)
    c. Gebelikte erken sancılanma (bu durum magnezyum eksikliğine bağlı kas spazmlarından kaynaklanıyor olabilir)
    d. Kadın İnfertilitesi (fallop borusundaki spazmları ortadan kaldırmak yoluyla)
    e. Preeklampsi ve eklampsi (derialtı dokularında -ödeme uzanmak üzere- su tutulmasını, yüksek tansiyon ve eklampsi nöbetini geçirir)
    f. Serebral Palsi (beyin nöronlarındaki harabiyet nedeniyle ilk yaşlardaki çocuklarda görülen, her iki bacakta spastik sertlik, zaman zaman gelen konvülsiyon nöbetleri, istemli hareketlerde düzensizlik ve zeka geriliği ile belirgin konjenital defekt)
    g. Ani Bebek Ölümü Sendromu
    h. Erkek İnfertilitesi (sağlıklı meni önemli miktarda magnezyum ve çinko ihtiva eder)

    25. Kalp hastalığı – Kalp, özellikle de sol karıncık vücutta magnezyumun en yüksek oranda bulunduğu yer. Kalp hastası olanlarda magnezyum eksikliği sık rastlanılan bir durum ve magnezyum desteği alındığı takdirde kalp hastalığı riski azaltılabiliyor. IV magnezyum, yani damardan magnezyum kalp krizinin başında verildiği takdirde miyokart enfarktüsü hasarını ve kardiyak aritmiyi önlenebiliyor.
    Dr. Dean, başından beri sorun magnezyum eksikliği iken çok sayıda insana kalp hastalığı teşhisi konarak çoğu kez en aşağı altı farklı ilaç tedavisine başlatılmadığını ve elbette çok geçmeden bu hastaların kalp yetmezliğine gittiğini, bunun da kendisini son derece endişelendirdiğini söylüyor. Üstelik, kalp hastalarına önerilen ilaçların çoğu da vücuttan magnezyum çalan ilaçlar. Statinler bilhassa hasar oluşturan ilaçlar, zira bunlar çokça magnezyuma bağlanıp vücutça kullanımını engelleyen flor bileşikleri.

    26. Kan pıhtıları – Magnezyum kanda pıhtılaşmayı kan inceltici ilaçlardan farklı bir mekanizmayla, kalsiyum fazlasının pıhtı oluşumunu tetiklemesini engellemek suretiyle önlüyor ve gerek olduğunda kandaki pıhtılaştırıcı faktörlerin doğal yoldan dengelenmesini sağlıyor.

    27. Kas-iskelet sistemi sorunları – Yetersiz magnezyum diğer yandan kalsiyumda rölatif fazlalıkla birleştiğinde vücudun herhangi bir kasında uzun süreli kasılmaya yol açacaktır. Aşağıda verilen kas-iskelet sistemi sorunlarının hepsi magnezyum terapisine yanıt vermektedir:
    a. Kas krampları
    b. Fibrozit (bağ dokusunun iltihabı)
    c. Fibromiyalji (inatçı adale ağrıları, yorgunluk ve vücutta bazı hassas ağrılı noktalarla karakterize bir hastalık)
    d. Gastroentestenal spazmlar, safra kesesi spazmları — bunlar cerrahi müdahale gerektirebilecek durumlardır
    e. Ruhsal gerilime bağlı olarak saçlı deri, boyun ve yüz kaslarındaki devamlı kasılma veya gerilme sonucu gelişen baş ağrıları.
    f. Kas spazmları, vücudun herhangi bir kasında oluşabilecek çekilmeler.
    g. Kronik boyun ve sırt/bel ağrısı.

    28. Kolesterol Yükselmesi — Dr. Dean 1970’lerin ortalarında tıp eğitimi alırken normal kolesterol seviyelerinin 245 mg/dL civarında olduğunu söylüyor. Kitabının ilk baskılarında (ilki 2003’te çıkıyor) normal seviye 180-220 mg/dL olarak geçiyor. Şimdi ise tıp kurumları kolesterolün 200 mg/dL’in (5.2 mmol/L) altında olması gerektiğini söylüyor.
    Yeterli miktarda kolesterol varken HMG-CoA redüktazının (herhangi bir kimyasal maddenin indirgenmesini kolaylaştıncı enzimin) aktivitesini yavaşlatmaktan sorumlu mineral Magnezyum. Statin ilaçlarının bir yandan magnezyum eksikliği oluştururken diğer yandan hedefe alıp ortadan kaldırmaya çalıştığı enzim de bu.

    29. Migren — Serotonin dengesi Mg’ye bağlı. Serotonin eksikliği migren ağrıları ve depresyona yol açabiliyor. Migreni oluşturanın beynin incecik kılcal damarlarını tıkayan kan pıhtıcıkları olduğu söylenir. Magnezyum, kalsiyumun kanı gereğinden fazla pıhtılaştırmasına engel olur. Damardan ve ağızdan alındığı takdirde magnezyum migreni önleyebilir ve geçirebilir.

    30. Osteroporoz – İster D vitamini ile birlikte ister D vitaminsiz alınmış olsun, yüksek doz kalsiyum takviyesi yanında dengeleyici miktarda magnezyum alınmadığı takdirde kemik kaybına giden bir dizi biyolojik olay başlatır.

    31. Parkinson Hastalığı — Magnezyum, beyinde kalsiyum kalıntılarının yarattığı nöroenflamasyonu (sinir sistemi iltihabını) bloke eder.

    32. Raynaud Sendromu – Mg el parmaklarında ağrı ve uyuşmaya yol açan spastik kan damarlarının gevşemesine yardımcı olur.

    33. Reflü — Yemek borusunun mideye giriş yerindeki kapakçıkta oluşacak spazm reflüye neden olabilir. Magnezyum yemek borusu spazmlarını ortadan kaldırır.
    34. Sinir Sistemi Problemleri — Magnezyum yetersiz, kalsiyum da göreceli olarak fazla yüksekse vücudun herhangi bir yerindeki sinir hücreleri uzun süreyle aşırı uyarılacak demektir. Magnezyum vücuttaki şu sinir rahatsızlıklarını ortadan kaldırır:
    a. Yanma
    b. Kas güçsüzlüğü
    c. Uyuşma, hissizlik
    d. Paralizi ve hassasiyet
    e. Karıncalanma, iğnelenme
    f. Seğirme
    g. Vertigo ve kafa karışıklığı, oryantasyon bozukluğu

    35. Sistit — Magnezyum eksikliği varsa enfeksiyon halinde idrar kesesi spazmları oluşur. Spastik mesane sık idrar çıkma durumu oluşturabilir.

    36. Spor İncinmeleri — Ağrı, enflamasyon, kas spazmı, kas gerginliği ve yırtık gibi incinmelerin tümü magnezyumla geçirebilir.

    37. Spor Sonrası Toparlanma — Magnezyum laktik asit birikimini azaltarak, antrenman sonrası vücutta ağrı-sızıyı engeller.

    Bu 37 sağlık sorununun magnezyum eksikliğine bağlı olarak gelişmiş olabileceğini ve takviyeyle düzelebileceğini siz veya doktorunuz fark etmediğiniz takdirde cebinizde ilaçla eve döneceksiniz demektir.
    Ne yazık ki birçoğu yukarıda verilen tıbbi durumlar için uygunsuz şekilde reçete edilmekte olan ağrıkesiciler, diüretikler, antibiyotikler ve kortizon salt magnezyum değil, diğer mineralleri de vücuttan çaldığından bir süre sonra belirtiler tamamen kontrolden çıkacak demektir.
    Bugün gelişmiş Batı toplumlarında reçeteli ilaç kullanım istatistiklerine baktığımızda bu tespitin geçerliliğini ve durumun vahametini daha iyi anlayabiliyoruz.

    Dr. Dean’in bu müthiş çalışması sağlık sorunlarınızın asıl kaynağının ‘reçeteli ilaç eksikliğine bağlı yaşam’dan ziyade, ‘vitamin ve mineralden yoksun gıda bolluğu’ olduğu yönünde ikna edici açıklamalar sunabilmiştir sizlere.

    Magnezyum İçeren Besinler

    •Kepek: Buğday, pirinç ve yulaf kepeği magnezyum bakımından oldukça zengin besindir. 100 gram pirinçte 780 mg magnezyum vardır. İnsan vücudunun günlük magnezyum ihtiyacının 350 mg olduğu düşünülürse bu miktar iki katına denk gelmektedir. 100 gram buğdayda ise 610 gram magnezyum bulunmaktadır.

    •Baharatlar: Her türlü baharat mineral bakımından oldukça zengin olduğu gibi magnezyum minerali bakımından da zengindir.

    •Ay ve kabak çekirdeği: Kabak çekirdeğinde de oldukça yüksek oranda magnezyum vardır. 100 gram kabak çekirdeği 515 mg magnezyum içerir.
    Ay çekirdeği ise kişinin günlük ihtiyacının %80'lik kısmını karşılamaktadır.

    •Kakao: Kakao bakımından zengin olan çikolatalar tercih edilmelidir. Örneğin 100 gram Bitter çikolata günlük ihtiyacın yarısından fazlasını karşılamaktadır.
    Aynı zamanda 600 kalori içerdiği için de kilo sorunu olanlar için sakıncalıdır.

    •Keten tohumu, susam ve tahin: Bu besinlerin 100 gramı günlük magnezyum ihtiyacının ortalama %10'luk kısmını karşılar.

    •Ispanak: 100 gram ıspanak günlük insan için gerekli olan magnezyum oranının %20'sini karşılar.

    •Yeşil fasulye: Yeşil fasulyede diğer besinlere göre fazla miktarda olmasa da 100 gram haşlanmış yeşil fasulye günlük ihtiyacın %5'lik kısmını karşılar.

    •Soya fasulyesi: Günlük ihtiyacın %70'lik kısmını karşılayan magnezyum bakımından zengin bir besindir.

    •Siyah fasulye: Günlük ihtiyacın %17'lik kısmını karşılar.

    •Kaju: Kaju sevilerek yenen bir besindir ve 28 gram kajuda günlük magnezyum ihtiyacının %20'lik kısmı vardır.

    •Badem: Bademin 100 gramında 286 mg magnezyum vardır.

    •Kızıl buğday: 100 gramında 137 mg magnezyum bulunmaktadır.
    •Kara buğday: 100 gramında 256 mg magnezyum bulunmaktadır.
    •Çavdar unu: 100 gramında 248 mg magnezyum vardır.

    •Ton balığı: 100 gram ton balığında 28 mg magnezyum vardır.

    Magnezyum İçeren Besinler Magnezyum İçeren Diğer Besinler

    •Pazı, pisi balığı, karalahana, şalgam, hardal bitkisinin yaprakları
    •Kılçıksız buğday, barbunya, ahududu, karides, pırasa
    •Domates, kuşkonmaz, Brüksel lahanası, domates, mantar
    •Çilek, rezene, karpuz, kimyon, karanfil, acı biber, dereotu
    •Patlıcan, muz, mercimek, yeşil yapraklı sebzeler, kabak
    •Şeker pekmezi, çam fıstığı, siyah ceviz, patates, fesleğen
    •Kekik, haşhaş, mercanköşk magnezyum bakımından zengin besinlerdir.

    Yukarıda verilen magnezyum bakımından zengin besinler aynı zamanda diğer vitaminleri ve mineralleri de içermektedir.
    Bu yönüyle tüketilmelerinin faydaları vardır.
    Fakat kişinin bazı besinlere karşı diyeti olabilir veya fazla kilo sorunu olabilir.
    Bu durumda listeden magnezyum bakımından en zengin olan besinler tercih edilirken bu besinlerin diğer bileşenleri de araştırılarak kişiye uygun olup olmadığının analizi yapılmalıdır.

    ÖNEMLİ BAZI NOTLAR :
    Magnezyum içeren besinler, haşlanma veya buharla pişirilmesi önerilmekle birlikte bu yöntemlerle bile magnezyum değerleri düşmektedir.
    Bu nedenle magnezyum bakımından zengin olan besinlerin çiğ tüketilmesi önerilmektedir. Şayet pişirilmesi gerekiyorsa kayıp oranının aza indirilmesi için haşlanması veya buharda pişirilmesi önerilmektedir.
    Ancak ISPANAK bunun dışındadır. Ispanak içeriğindeki yüksek Okzalat sebebiyle Böbrek taşı problemi olanlar için uygun bir besin değildir . Keza sık tüketenlerde taş oluşturma riskinin düşürülmesi için ıspanağın öncelikle haşlanması ( 3 dakika kadar ) sonra bu haşlama suyunun dökülüp buharda pişirilmesi okzalat miktarının azaltılması, normal sınırlara çekilmesi için daha uygundur.

    Keza GLUTEN HASSASİYETİ yönünden , özellikle Tahıl gruplarından Magnezyum ihtiyacının karşılanması yerine diğer kaynaklara yönelinmesi çok daha sağlıklı ve iyi bir seçim olacaktır.

    Bu besinlerin bazılarının yüksek yağ oranı nedeniyle herkes için uygun olmayabilir. Şayet magnezyum eksikliğiniz varsa bu besinlerin hangilerini tercih etmeniz gerektiğini bir diyetisyene danışmanız gerekmektedir.
    Magnezyum bakımından zengin gıdalar genellikle insanların günlük ihtiyacını karşılamaya yeterli olmaktadır.
    Fakat kişide magnezyumun işlenmesini veya emilmesini engelleyen sağlık sorunu varsa dışarıdan magnezyum takviyesi yapmak gerekmektedir.

    1 Ekim 2015 Perşembe

    ÖZEL BİR OKUL !....


    Resimde görmüş olduğunuz bu bir okul fakat öyle sıradan bir okul değil. Bu okul Dünyanın ultra zengin adamlarının ve E-Bay, Google, Apple, Yahoo ve Hewlett-Packard gibi teknoloji devlerinin çocuklarını okuttuğu "Waldorf School of the Peninsula" okulu.

    Okulu ilginç kılan ve zenginlerin rağbet etmesine sebep olan tek bir özelliği var oda, "eski usul eğitim" yani bu okulda bilgisayar, laptop, yada tablet gibi hiçbir teknolojik alet bulunmuyor, akıllı tahtalar yerine eski kara tahtalar, tebeşirler,kağıt kalem gibi tamamen çocuğun tüm becerilerini ortaya koyacak eski malzemeler kullanılıyor.

    Ayrıca örgü ve dikiş iğneleri ve bazen de çamurla aktivitelerin yapıldığı ve tamamen çocuğun el becerilerini geliştiren bir çok ders var. Bunun dışında bolca oyun odaklı öğrenme ve hikaye anlatma var.

    Kısacası bu okuldaki bir çocuk yemek yapmaktan tutun, dikiş dikmek, bahçede çalışmak, heykel yapamaya kadar bir çok konuda eğitiliyor..

    Bu eski usul eğitim çocuğun el becerisinden zeka gelişimine kadar her şekilde katkı sağlıyor...
    Dünyanın en akıllı telefonlarını bilgisayarlarını üreten adamların, kendi çocuklarını teknolojiden uzak tutmalarının sebebini sanırım kolayca anlayabiliriz..

    Teknolojik her cihaz başta çocukları da zeka tembelliğine yol açıyor. teknolojiyle haşir neşir olan çocukların radyasyona maruz kalmalarının yanısıra, obeziteye yatkın olmaları ve daha saldırgan bir ruh hali içinde olmalar,ı bir çok defa çocuklar üzerinde yapılan araştırmalarda dile getirilmişti...

    Buna rağmen bir çok aile, çocuklarına daha iyi bir eğitim sağlamak için akıllı tahtalardan tutun her türlü teknolojik aletlerin olduğu okulları tercih etmeleri akıl işi değil. üstelik çoğu aile bununla övünüyor..

    Ailelerin bilinçsizliği çocuklarının geleceğini risk altına sokuyor maalesef..
    Unutmayın ; çocuklarınız klaveyeyi iyi kullanması yada mouse iyi hareket ettirmesi, onun zihnini harekete geçirecek, el becerilerini ortaya koyacak her türlü etkinlikten alıkoyarak, gün geçtikçe beden ve beyin tembeli olan biri haline getirir sadece... (alıntı)


    20 Eylül 2015 Pazar

    Cinsellikte Sarımsak Viagra Etkisi Gösterir mi?


    Cinsellikte Sarımsak Viagra Etkisi Gösterir mi?

    Cinsel istek ve bu isteği arttırmak konusunda bir takım ilaç kullanım yöntemleri tercih edilse de aslında doğallığı ile içimize sinen gıdaların da cinsellikte aynı etkiyi gösterdiği bilinen bir gerçek.
    Daha önce karpuzun cinsel arzuyu arttırdığına dair haberlerin ve uzmanlar tarafından açıklamalar yapıldığını sizler de hatırlayacaksınızdır.
    SARIMSAKLASAK DA MI, SARIMSAKLAMASAK DA MI.... smile ifade simgesi
    Sarmısak, doğanın Viagra’sı mı? Jill Fullerton Smith, “Ereksiyon sorununu çözebilir” diyor

    SARIMSAK, BEDENİN KANA ‘NİTRİK OKSİT’ SALMASINA NEDEN OLUR. VİAGRA DA AYNI ETKİYİ GÖSTERMEKTEDİR.

    6 Eylül 2015 Pazar

    Şeker Otu

    Stevia yüzyıllar boyunca doğal bir tatlandırıcı olarak kullanılan bir Güney Amerika bitkidir. Stevia Rebaudiana bitkisinin yaprakları, ferahlatıcı tadı var sıfır glisemik indeksi, sıfır kalori ve sıfır karbonhidrat.  Şeker den 25 – 30 kat daha tatlı, ve çok daha sağlıklı!
    Stevia'nın en önemli özelliği, şeker yerine kullanılabilecek doğal bir tatlandırıcı olmasıdır. Stevia'yı diğer şeker ve tatlandırıcılardan farklı kılan bir çok neden vardır. Bunların en başında, doğal organik olması ve kullandığımız ev tipi şekerden 300 kat daha fazla tatlılık hissi vermesidir. 
    Halbuki, günümüzde kullandığımız şeker; şeker pancarı, şeker kamışı, mısır şurubu vb. bitkilerden elde edilmekte, bunlardan üretilen şeker ise, bilinçsiz kullanımı halinde kilo aldırmakta başta şeker hastalığı (diyabet) gibi insanlarda bir çok rahatsızlıkların gelişmesine neden olabilmektedir. Şekersiz bir hayat düşünülemeyeceğine göre, İşte size çok şekerli bir haber !

    Günlük hayatımızda kullandığımız şekerin yerine geçebilecek, üstelik şekerin ve şekerli gıdaların bilinen zararlarını üzerinde bulundurmayan, sıfır kalorili ve % 100 doğal bir bitkisel ürün olan stevia, diğer bir ismiyle şeker otu üretimi, Türkiye ‘de kullanılmaya ve yaygınlaşmaya başladı.

    Stevia (şeker otu), sıcağı-güneşi çok seven bir bitkidir. Diğer yandan, bu bitki çok soğuk ortamları sevmez. Diğer bir deyişle, eksi derece soğukların çok yaşandığı ortamlarda bitki zarar görmektedir. Bu nedenle, ağustos veya eylülden itibaren bitkinin topraktan 10 cm kadar üzeri tamamen makasla alınır. Ancak toprak içerisinde sadece kök kısmı kalır. Kışın soğuk ve sıfırın altında kaldığı, düşük derece soğuklarda, toprağın don yaptığı ortamlarda bitki kökü soğuk ve dondan olumsuz etkilenmektedir. Bu nedenle, stevia üretimi yapılacağı alanlar sıcak, güneşli, nemli alanlar olmalıdır. Özellikle deniz kıyısındaki ve yakın alanlardaki nemli bölgeler tercih edilmelidir. Soğuk ve don olayı yaşayan bölgeler, bu bitkinin gelişimine ve dolayısıyla yetiştirilmesine uygun değildir. Çünkü bitkinin gelişmesi, şekerlenmesi ve canlılık kazanması ancak sıcak-güneşli açık tarla ortamlarında çok iyi neticeler vermektedir.
    TOHUMLARIN EKİLECEĞİ ALAN VE ÖZELLİKLER
    1) Tohumların ekileceği ortam nemli olmalıdır.
    2) Sıcaklık 15 ile 25oC arasında bulunmalıdır. İdeal sıcaklık 20oC 'dir.
    3) 1 metrekare alana ortalama 10-15 gram kadar stevia tohumu ekilebilir
    4) Ekilecek zemin, fosforca zengin tınlı toprak-ince kumla karıştırılmış,organik torf malzemeli olmalıdır.
    5) Ekilme işleminde, önce toprak yüzeyine (viyol veya kasa) tohumlar serpilir. Tohum serpilmiş zemini elinizle veya düzgün bir tahta parçası ile hafifçe bastırarak düzleyiniz ve tohumların toprakla iyi bir şekilde temas etmesini sağlayınız. Tohumların çimlenebilmesi (filizlenme) için yaklaşık ekili ortamı 10-12 gün  süreyle  % 95 nemli ve kapalı bir ortamda (çimlenme odasında) tutunuz.
    6) Minik filiz uçlarının toprak yüzeyinde görülmesinden sonra, çimlenen tohumların büyüyüp gelişebilmesi için ışığa ihtiyaçları vardır. Ekili ortamı, bu kez nemi biraz azaltarak (% 60-70 nemli) ve ışık (güneş ışığı) gören bir ortama mümkünse sera ortamına taşıyınız.  Güneş ışığı bitkinin fotosentez yapmasına ve gelişmesine imkan sağlar. Aşırı güneş minik filizlere zarar verebilir. Bu nedenle  bitki 1 veya 2 cm kadar bir yüksekliğe ulaşıncaya kadar, ekilen alanın üzerine gölgelik yapınız. Bunun için 50 cm yükseklikte olmak üzere delikli sentetik örtü, tül veya zirai amaçlı örtü ile gölgeleme sağlayınız.  Ayrıca ortamı rüzgar ve diğer olumsuzluklardan koruyunuz.
    7) Bitki, filizlenip 1-2 cm yükseğe ulaşıncaya kadar ortam ve toprağının nemli tutulması gereklidir ve bitkinin yeri kesinlikle değiştirilmemelidir. Her gün fıs fıs ile toprak ve ortam nemlendirmesi yapılmalıdır.

    ÇİMLENMENİN TAKİBİ
    1 – 4  GÜN ARASI : Toprağı ve ortamı sürekli nemli tutunuz.  Tohum ekili alanları kapalı yerde tutunuz ve ve bulunduğu ortamın yerini değiştirmeyiniz.
    5 – 7  GÜN ARASI : Tohumlar uygun şartlar sağlandığında, toprakta yumuşamaya, açılmaya ve embriyo kısmı canlanmaya başlar.
    8 – 60  GÜN ARASI : Bitki bu süre içerisinde ancak 1 veya 2 cm kadar bir yüksekliğe ancak ulaşabilir. Bitkide hızlı büyüme beklenmemelidir. Yaprakların fotosentez yapması için bitkiyi gün ışığından yararlandırınız. Aşırı sıcak ve gün ışığından korumak için gölgeleme yapmayı unutmayınız. Mümkünse günde üç kez olmak üzere fıs fıs ile su püskürterek ortam ve bitkilerin nemli kalmasını sağlayınız.
    60 – 90  GÜN ARASI : Stevia bitkisi, bu zaman aralığında 10-15 cm kadar bir yüksekliğe ulaşır. Bu esnada, en az 20 adet yeşil yaprağa sahip olmuştur. Kök ve gövdesi kuvvetlenmiş, tarla, bahçe ortamına veya tek başına bir saksı içerisine dikilme zamanı gelmiştir. Bitkiyi bulunduğu yerden kökü zarar görmeden etrafından toprağı ile birlikte taşıyıp yeni yerine dikiniz.

    FİDELERİN TARLAYA DİKİMİ

     1) Fideler aynı gün taşınmalı ve tarladaki yerlerine dikilmelidir.
    2) Fideler, kök çevresindeki torf ile birlikte dağıtılmadan ve korumalı şekilde taşınmalıdır.
    3) 1000 m2 'lik bir tarlaya fidelerin dikim işini, 5 kişi bir tam günde ancak yapabilir.
    4) Taşınmadan veya tarlaya ekimden sonraki ilk 2 hafta içerisinde, bitkiler her gün sulanmalıdır.
    5) Fidelerin dikileceği tarla toprağı, balçıklı ve aşırı killi olmamalıdır. Orta taneli ince kumlu, tınlı toprak çeşidi tercih edilmelidir.
    6) Fide ve bitkilere çok bol su değil, az miktar su verilmelidir. Fidelerin sulanmasında hortum kullanılacak ise tazyikli değil, süzgeçli sulama yapılmalıdır. Sulama işlemi için damlama-sulama sistemleri tercih edilmelidir. Suyun toprağa dağılımı ve miktarı yeterli olmalıdır.
    7) Tarlada gelişmiş yetişkin bir bitki, istenirse başka her hangi bir yere taşınabilir.
    8) Bitki hastalıkları minimum düzeydedir. Bu nedenle kimyasal ilaç kullanmaya ihtiyacı yoktur. Şayet belirgin bir bitki hastalığı görülürse, uygun zirai ilaç desteği sağlanabilir.
    Stevia (şeker otu), çok yıllık bir bitkidir. Tarlaya dikilen aynı bitkiden 5-6 yıl boyunca her sene tekrar tekrar yaprak toplanması (hasat) yapılabilir. 6 yıldan sonra bitki zayıflar, yaprak verimi düşmeye başlar, bu nedenle 5-6 yıllık bitkilerde yenileme yapılması uygun olur.


    TAZE, YEŞİL YAPRAKLARIN TOPLANMASI

    1) Toplama işlemi, bitkide çiçeklenmenin % 5 oranında geliştiği bir zaman diliminde yapılmalıdır. Bu devre, yapraklardaki tat değerinin (Rebauoside A, stevioside değerlerinin), en yükseğ seviyelere  ulaştığı bir devredir. Bu nedenle, bu devrede gecikmeden yaprak toplanması uygun olur.
    2) Toplama sırasında, bahçedeki toplam bitkinin % 5 kadarı tohum ihtiyacı için çiçeklenmeye bırakılmalıdır.
    3) Sulama işlemi, yaprak toplaması sırasında haftada bir kere, toplamadan sonra haftada iki kere olmak üzere yapılmalıdır.
    4) İlk hasattan 70-90 gün kadar sonra yeniden ikinci hasat yapılabilir. Dönem sonu yaprak toplama, soğuklar başlamadan en geç eylül-ekim aylarında tamamlanmalıdır. Soğuklar bitki yapraklarının sararması ve zayi olmasına neden olabilir.
    5) İyi bakımlı tarlalarda, 1 Hektarlık ekili alandan 4 - 5 ton kadar kuru yaprak hasat edilebilir

    YAPRAKLARIN KURUTULMASI
    1) Kurutma işlemi, güneşte veya fırınlama ile yapılabilir. Aşırı sıcak günlerde yaprak kurutma mümkünse gölge ortamda akşamları yapılabilir. Kızgın güneşte kurutma yapılacak ise, 6 saat güneş altında bekletme yeterli olabilir. İdeal kurutma, bitki yapraklarındaki suyun (nemin) % 10-15 oranında kurutma ile uçtuğu zamanlardır.
    2) Fırın ortamında kurutma yapılacak ise, fırın sıcaklığının en fazla 70oC olması yeterlidir.


    24 Ağustos 2015 Pazartesi

    UYKU SORUNUNA YİYECEKLERDEN ÇÖZÜM

    Rahat bir uyku için uyumanıza yardımcı yiyecekler yemelisiniz 

    Uykusuzluk bir çok kişinin önemli sorunlarından biridir. Uyku sorunu olan kişiler çoğu zaman uyumak için ilaçlara başvurmak zorunda kalırlar. Oysa yapılan araştırmalar, uykudan önce tüketilen bazı yiyeceklerin uyku sorununu çözmeye yardımcı olduğunu ortaya çıkardı. Uyku sorununuz varsa, derin ve güzel bir uyku için bu yiyecekleri tüketebilirsiniz.

    ceniz-640
    Ceviz
    Ceviz tryptophan açısından çok zengindir. Tryptophan kişinin "vücut saati"ni ayarlayan 
    serotonin ve melatonin hormonunu arttırır. Böylece vücud döngüsü doğru çalıştığı için kişinin uykusu zamanında gelir. Hormonların düzgün çalışması kişilerin uykusuzluk sorununu da en aza indirir.
    badem-640

    Badem
    Badem, magnezyum açısından zengin bir besindir. Mağnezyum, kişilerin kaliteli bir uykuya geçiş yapabilmesini sağlar. Mağnezyum eksikliğinin kişilerin uykuya geçiş yapmasını zorlaştırdığı yapılan bilimsel çalışmalar sonucunda kanıtlanmıştır.

    peynir-kraker


    Peynir ve kraker
    Uyumadan önce aile büyükleri hep ılık süt içilmesini önerirler. Aslında uykuya yardımcı olan süt değil, içerdiği kalsiyumdur. Kalsiyum uykuyu tetikleyen melatonin hormonunun çalışmasına yardımcı olur. Bunun için kalsiyum içeren yiyecek ve içecekleri uykudan önce tüketmek, uykusuzluk için iyi bir çözümdür.

    marul-640


    Marul
    Marulun afyon gibi sakinleştirici özelliği vardır. Bunun için akşam yemeklerinde marul bulunan salata yemeniz uyumanıza yardımcı olacaktır. Her akşam marul yiyemem diyorsanız, o zaman bir bardak su ile iki marul yaprağını kaynatın. Bu ılındıktan sonra için. Bu su da uyumanıza yardımcı olacaktır. İstersiniz içine tarcın veya nane de ilave edebilirsiniz.
    kraker-640

    Tuzlu kraker
    Akşamları glisemik indeksi yüksek yiyecekler tüketirseniz, gecenin bir vakti aç olarak yataktan kalkabilirsiniz. Bunu önlemek için insulin direncini normal seviyede tutacak yiyecekler tüketin. Bunlardan biri tuzlu krakerdir. Sabaha kadar aç kalmamış olursunuz.
    tuna-baligi1

    Ton balığı
    Ton balığı, pisi ve somon gibi balıklar B6 vitamini açısından çok zengin yiyeceklerdir. B6 vitamini vücudunuzun melatonin ve seratonin hormonlarının salgısını arttırır. Çiğ sarımsak ve fıstık da B6 vitamini yüksek yiyeceklerin başında geliyor. Akşam yemeklerinde bu yiyecekleri tüketmeniz halinde uykunuza yardımcı olacaktır.
    visne-suyu-640
    Vişne Suyu
    Amerika’da yapılan araştırmalar, yatmadan önce bir bardak vişne suyu içmek uykuya dalmayı hızlandırıyor. Kiraz da, özellikle doğal olarak melatonin seviyesini arttırmaktadır.
    papatya-cayi-640
    Papatya Çayı
    Eskiler yatmadan önce bitki çayları içerdi. Bunlar arasında özellikle papatya çayının uykuya yardımcı olduğu kanıtlanmıştır. Papatya çayı, araştırmalara göre, sinirleri ve kasları gevşettiği gibi hafif yatıştırıcı bir kimyasal gibidir.
    bal-640
    Bal
    Balda bulunan doğal şeker insulini yükseltiyor ve daha derin ve kaliteli uyku için beyne sinyal gönderiyor. Balı papatya çayına karıştırarak yatmadan bir saat önce içerseniz size daha dinlendirici bir uyku sağlayacaktır.

    4 Temmuz 2015 Cumartesi

    MUHSİN YAZICIOĞLU BBP'Yİ NASIL KURDU?



    1991 yılında yapılan Genel Seçimlerde MHP, RP ve IDP barajı aşmak için ittifak yaptılar. Bu seçimde ittifak partileri toplam 62 milletvekili çıkardı. Yemin töreninden sonra MHP 17, Aykut Edibali iki veya üç milletvekilini çekerek partilerine geçtiler. Muhsin Yazıcıoğlu ve Ökkeş Kenger MHP’den seçilmişlerdi.

    Bu arada cezaevlerinde yatan Ülkücülerden Türkeş’e karşı bazı tepkiler olduğunu gördüm. Bu kışkırtmalar bilinçli olarak Muhsin tarafından yapılıyordu. Merhum Alparslan Türkeş’e bir mektup yazdım. Cezaevlerini aydınlatacak birilerini göndermesini, aksi takdirde cezaevlerinin ölü doğuracağını ifade ettim. Bir baktım ki Muhsin’i göndermiş. Merhum Türkeş, tilkiyi tavuklara bekçi olarak göndermişti.

    Muhsin’in kayınpederi Erbakan’ın sağ kolu denebilecek fanatik Refahçı Maraşlı bir aile reisidir. Tabi ki yenge hanım da fanatik Erbakancıdır. Refahçı kayınpeder ve yengemiz ; “Muhsin sen MHP’ye Genel Başkan olmalısın, artık Türkeş bunamış, çekilmesi lazım. Bu davanın Başbuğu sen olmalısın” diye gaz veriyorlardı. Onlar da başbuğ olamayacağını biliyorlardı ama hiç olmazsa başbuğ olamazsa bu kızgınlıkla istifa eder, Refah saflarına geçer diye hesap yapıyorlardı. Kayınbaba tarafı bu beklenti içerisindeyken, Muhsin de boş durmuyor, adaylar dikiyor, listeler çıkarıyor. Merhum Türkeş de bu kongreleri iptal ediyor veya Muhsinci başkanı fesh ettiriyordu. Aslında böyle değildi ama Muhsin’e göre böyle oluyordu.

    Süleyman Demirel, SHP ile koalisyon kurmuştu. Demirel bazı meselelerde Türkeş’e danışıyor, hatta Türkeş’i almadan Türk Dünyasına bile gitmiyordu. Muhsin, Ökkeş ve arkadaşları “Türkeş Orta Asya’ya giderken Demirel’in çantasını taşıdı diye propaganda yapıyorlardı. MHP grup kurmadan Meclis’te sesini duyuramıyordu, bütçeden para alamıyordu. Türkeş, hükümetin bazı olumlu çalışmalarına Meclis’te destek veriyordu. Bu sebepten Muhsin ve arkadaşları tarafından ihanetle suçlanıyordu. Demirel ve SHP de, MHP’ni grup kurabilmesi için kararname çıkardı ve 21 olan grup sayısını 20’ye düşürdüler. Bu arada ANAP’tan 3 milletvekili istifa edip gelecek ve MHP grup kuracaktı.

    Tam bu sırada bir bomba patladı. Muhsin Yazıcıoğlu, Ökkeş Kenger, Esat Bütün, Saffet Topakbaş ve Ebibali’den bir milletvekili istifa ettiler. MHP’nin grup kurması planı suya düşmüştü. Turgut Özal ile aralarında bir irtibat olduğu dedikodusu çıktı. Bu çöpçatanlığı da Fethullah Gülen’in yaptığı söylendi. ANAP’dan gelecek olanlar da gelemedi. Bu arada Fethullah Gülen’in adamları olan Zamancılar, Muhsin’in etrafını sardılar. Toplantılarda kalabalık yapıyor, birbirleri ile fısıltı ile konuşuyorlardı, “Aman Muhsin’in etrafında kalabalık yapın da MHP’ye geri dönmesin” diyorlardı. Muhsin gaza geldi ve dönmedi. Çok kısa zamanda “Büyük Birlik Partisi” adında bir parti kurdu. MHP’nin dahi kendine ait bir genel merkez binası yokken Muhsin, Sıhhiye’den, Sağlık Bakanlığı’nın tam arka sokağında yedi katlı bir bina satın almıştı. Biz de cezaevi arkadaşları olarak kendisine destek veriyorduk ama bu pahalı binanın alınması kafalarda soru işareti yaratmıştı. Cezaevlerine bakan vakfın başkanı olan Muhsin, “paraların hesabını vermemek için oyunbozanlık yaptı ve ayrıldı” diyenler de olmuştu.

    Bu arada Muhsin toplantılarda neden MHP’den ayrıldıklarının gerekçelerini anlatıyordu. Hatta Türkeş’in hanımı denize mayoyla girdi diyecek kadar belden aşağı vurmaya başladılar. Hatta BBp teşkilatlarında Türkeş’e ağır küfürler edenler de vardı. Sonra kendileri de mevcut hükümetle iyi ilişkiler içine girdiler. Bazı genel müdürlüklerin BBP’ye verilmesi ve biraz da para verilmesi halinde gensorularda hükümete destek verdikleri de söylendi.

    Buraya kadar her şey dedikodu ve varsayımdan ibaretti. Ama 1994’te bir arkadaş bana bir bilgi getirdi. Beyinleri oynatacak bir bilgi vardı. Bu arkadaş Maraşlı olup, Ökkeş Kenger’in samimi dostu idi. Ökkeş Kenger’e sorulduğu takdirde bu kişinin kin olduğunu bilecektir. Bir kış günü 1994 yerel seçimlerine yakın bir zamanda M.A. ile bir çay ocağına oturduk, sana çok mühim bir konu anlatacağım dedi. İsterseniz bizzat M.A.’nın ağzından dinleyelim bu mühim konuyu:

    “Mecliste Ökkeş’i ziyaret ettim. Ökkeş de beni bırakmadı. Tam dört gün Ökkeş’in misafiri oldum. Gündüzleri mecliste, geceleri evde oturduk ve uzun uzadıya dertleştik. Ökkeş’in bu ayrılıktan pek memnun olmadığını anladım ve sordum: Ökkeş sizin ayrılmanızın Turgut Özal ile bir ilgisi oldu mu? Dedim. Ökkeş, Abi biz bir bok yedik, hatanın neresinden döneceğimizi de bilemiyoruz. Özal meselesine gelince: Demirel-SHP hükümeti, MHP’den Milli Eğitim Komisyonu’na verilmek üzere bir isim istedi. Biz meclisten partiye geldik ve toplantı yaptık. Türkeş, toplantıya katıldı ve şöyle dedi: “Arkadaşlar benim Hindistan’dan ve Çin’den misafirlerim var, siz toplantınızı yapın fakat komisyona Koray’ın adını vereceğiz. Ben sonra gelirim.” Dedi. Başbuğ salondan çıktıktan sonra biz kendi kendimize mırıldandık, “Niye Koray oluyormuş? Niye seçimle olmasın? Belki biz başkasını seçmek istiyoruz?” dedik aramızda. Diğer vekil arkadaşlar da buna itiraz etmediler ve biz seçim yaptık, Saffet’i seçtik.

    Bir süre sonra Başbuğ geldi, masanın üzerinde cam kavanozu gördü; “ne o seçim mi yaptınız? Kimi seçtiniz?” diye sorunca, biz “evet seçim yaptık, Saffet’i seçtik” dedik. O zaman Başbuğ çok kızdı ve elinin tersi ile masanın üzerindeki cam kavanozu yere düşürdü ve kırdı. Ardından; “Ben size Koray’ı seçin demedim mi?” dedi ve çıktı gitti. Birden ortalık buz gibi oldu. Herkes salonu terk etmeye başladı. Biz dört arkadaş (Muhsin, Ökkeş, Saffet ve Esat) salonda kaldık. Ancak salona giren bizim dördümüzü görüyor. Biz rahatsız olduk ve daha rahat konuşabilmek için bizim eve gittik.

    Bizim genel merkezden çıkıp eve ulaşmamız 20 dakika sürdü. Ben tam evin kapısına vrdım, hanım beni kapıda karşıladı; Yusuf Özal seni arıyor, dedi. Ben arkadaşların içeri girmelerini işaret ettim ve telefonu aldım. Yusuf Özal ile çok samimiyetim yoktur. Sadece meclis salonunda selamlaşırız. Yusuf Özal’la hal hatır sorduktan sonra, “Ökkeş Bey, Cumhurbaşkanı(T.Özal) sizinle görüşmek istiyor” dedi. Telefonu kapattım ve bizim gündem aniden değişti ve “Turgut Özal ile görüşelim mi görüşmeyelim mi” oldu. Ancak benim anlayamadığım konu şu olmuştu: “20-30 dakika önce genel merkezde meydana gelen bir olaydan ve bizim 20 dakika sonra evde olacağımızdan T.Özal’ın nasıl haberi olmuştu? Özal’ın MHP’de adamlarının olduğunu anlamıştım. Arkadaşlar arasında “Bugüne bugün Türkiye’nin cumhurbaşkanı görüşmek istiyor. Önemli olmasa aramazdı. Bizi yiyecek değil ya, gidip görüşelim” kararı çıktı. Muhsin’le birlikte benim temsilen gidip görüşmemizi istediler. Ben aradım ve Y.Özal’a gün ve saat verdim.

    O gün ve o saatte biz Muhsin’le köşkte cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın makamına çıktık. Bizi odasının kapısında karşıladı. Kendisi makamına oturdu. Biz ön koltuklara oturduk. Hal hatırdan sonra Özal sözü başlattı: “ Ben her şeyi, olup biteni biliyorum. Siz çok çile çektiniz, her şeyi hak ettiniz. Daha iyi yerlerde olmalısınız. Ama bu gidişle partide sizi iflah etmezler.” Dedi. Muhsin de, “Efendim durumu bizden iyi biliyorsunuz. Bu durumda ne yapmamızı önerirsiniz?” dedi. Özal da “Ayrılın parti kurun. Bizimkiler de ayrı parti kuracaklar. (Halil Şıvgın ayrılıp parti kurmuşlardı) Benim sürem bitince siyasete döneceğim. O zaman birleşiriz” dedi. Bu arada Muhsin tebessüm etti; “Efendim parti kurmak kolay mı? Parti para ile kurulur. Benim daha Sivas esnafına borcum var” dedi. Ben de söze girdim: “Muhsin Bey haklı efendim, benim de Maraş esnafına, daha seçimden kalma borcum var” dedim. T.Özal bizi hiç konuşturmadan çekmeceden bir çek çıkardı ve “Hiç para konusunu düşünmeyin. Şimdilik bu 14 milyar ile partinizi kurun, ne zaman ihtiyacınız olursa beni arayın” dedi ve çeki Muhsin’e uzattı. İnan ki abi, biz 14 milyarı bir arada görmüş insanlar değiliz. Çek Özal’ın elinde bir dakika havada kaldı. İkimizin de dili tutuldu. Ne evet, ne hayır diyebildik. Sonunda Muhsin baktı ki çek Özal’ın elinde havada kaldı, ayıp oluyor. Çeki aldı ve döş cebine koydu. Biz artık satılmıştık. Davayı, Şehitlerin kanını satmıştık. Konuşacak bir söz kalmamıştı. Hemen izin istedik. Özal kapıya kadar bizi yolcu etti. Biz başımızı yerden kaldıramıyoruz. Özal odasına döndü, biz köşkün salonuna gidiyoruz. Ben çekin 14 milyar (Yıl 1992. Bugünün 14 trilyonundan fazla) olduğuna bir türlü inanamadım. Muhsin’e dürttüm; “Muhsin, şu çeki bir çıkar da bakalım. Bu çek 14 milyon olmasın ha! Dedim. Muhsin de “Heye ben de bir türlü inanamadım” dedi. Çeki çıkardık baktık ve sıfırları saymaya başladık ki, gerçekten 14 milyar idi. Ertesi günü partiden ayrılmak zorunda kaldık. Çünkü parayı almıştık. Ayrılmasak, Özal, bizi defe kor çalardı. İşte Özal ile ilişkimiz bu oldu. İlk 7 milyar ile genel merkez binasını satın aldık. Geri kalan 7 milyarı da bankaya koyduk, partinin masraflarını karşıladık.” Dedi. Meğer bu adamlar davayı satmışlar…”

    Ben de M.A.’ya Başbuğ’un bundan haberi olup olmadığını sorduğumda: “ nereden olacak” dedi. Ben Ankara’da bir ağabeyin yanına gidip durumu anlattım. Bundan Başbuğu2un haberdar olup olmadığını sordum. O da: “Ben bunu Koca Kurt’a anlatırım. Gerekirse senin ağzından dinlemek için seni arayabilir” dedi. Aradan bir hafta geçti arayan olmadı. Ben tekrar o ağabeyin yanına uğradım. “Abi sen Başbuğ’a söylemedin mi, arayan soran olmadı” dedim. O ağabey de “aslında seni arayacaktı ama daha büyük bir çek ortaya çıktı, bu nedenle seni aramadı” dedi. Ben de bu çek kimden alınmış diye sordum. “Özal, Antalya’da Mor Koyu’nda dinlenirken, Muhsin, Özal’a bir mektup yazmış. Bu mektubu ülkücü bir gence vermiş, bu genç mektubu alıp Özal’a götürmüş vermiş. İşte 1994 seçimlerine girmek için para lazım diye yazıyormuş mektupta. Özal gence 70 milyarlık bir çek vermiş. Genç davanın satıldığını anlamış ve çekin bir fotokopisini çekmiş. Çeki Ankara’da Muhsin’e verirken şöyle demiş, “anlaşılan siz bu davayı satmışsınız. Beleşine deyyusluk olmaz. Bu çekten benim de komisyonumu verin” demiş. Gence göz ağartmışlar, dövecek olmuşlar. Genel merkezden dışarı atıp kovmuşlar. Genç de bu 70 milyarlık çekin fotokopisini Başbuğ’a vermiş” dedi.

    Şimdi Muhsin’e göre MHP, büyük birliği sağlayamamış idi. Kendisi büyük birliği kurmak ve bütün ülkücüleri bir araya toplamak için Büyük Birlik Partisi2ni kurdu ama büyük birliği oluşturamadı. Neden Muhsin’in yanında cezaevi arkadaşları yanında yoklar? Neden MHP barajın altında kaldığında %13 oy kaybederken, MHP’ye kızan ülkücülerden bir tanesi dahi Muhsin’e oy vermedi? İlk kuruluşunda oyu %1,75 iken, her geçen gün oyu düşerek %1’lerin altına düştü? Bunun sebebini Muhsin gayet iyi biliyor. Çünkü bu Çek Olayını bilmeyen ülkücü kalmadı da ondan. Bunca rüşvete ve melanete rağmen hala dürüstlükten, delikanlılıktan, idealizmden yana mangalda kül bırakmıyorlar.

    Bütün ülkücülere ve sade vatandaşa soruyorum: “Böyle 5500 şehidin kanları üzerinde pazarlık yaparak, davaya ihanet eden bu beyleri cezası ne olmalıdır? Lütfen Allah rızası için, bu cezayı siz tayin edin…

    Kaynak: Alperen