10 Kasım 2016 Perşembe

Karşılık beklemeyin


İskoçya’da yoksul mu yoksul bir çift yaşardı. Fleming’di adı. Günlerden bir
gün tarlada çalışırken bir çığlık duydu. Hemen sesin geldiği yere koştu. Bir
de baktı ki beline kadar bataklığa batmış bir çocuk, kurtulmak için çırpınıp
duruyor. Çocukcağız bir yandan da avazı çıktığı kadar bağırıyordu. Çiftçi
çocuğu bataklıktan çıkardı ve acili bir ölümden kurtardı.
Ertesi gün Fleming’in evinin önüne gelen gösterişli arabadan şık giyimli bir aristokrat
indi. Çiftçinin kurtardığı çocuğun babası olarak tanıttı kendini. ‘‘Oğlumu
kurtardınız, size bunun karşılığını vermek istiyorum’’ dedi. yoksul ve
onurlu  Fleming ‘‘Kabul edemem!’’ diyerek ödülü geri çevirdi.
T bu sırada kapıdan çiftçinin küçük oğlu göründü. ‘‘Bu senin oğlun mu?’’ diye sordu aristokrat.
Çiftçi gururla ‘‘Evet!’’ dedi. Aristokrat devam etti: ‘‘Gel seninle bir şey anlaşma yapalım. Oğlunu bana ver iyi bir eğitim almasını sağlayayım. Eğer karakteri babasına benziyorsa ilerde gurur duyacağın bir kişi olur.
‘‘ Bu konuşmalar sonunda Fleming’in oğlu aristokratın desteğinde eğitim
gördü. yıllar geçti. Çiftçi Fleming’in oğlu Londra’daki St. Mari’s Hospital
Tip Fakültesi’nden mezun oldu ve tüm dünyaya adini penisilini bulan Sir
Alexander Fleming olarak duyurdu. Bir süre sonra aristokratin oğlu zatürreye
yakalandı. Onu ne mi kurtardı?
Penisilin!
Aristokratin adi: Lord Randolp Churchill.
Oglunun adi: Sir Winston Churchill.
Kurtaran doktor: Çiftçinin oglu Sir Alexander Fleming.
Paraya gereksiniminiz yokmuş gibi çalışın.
Hiç acı çekmemiş gibi sevin.
Hiçbir şey beklemeden verin.
Karşılığı nasıl  olsa gelecektir.

26 Ekim 2016 Çarşamba

Beynimizi çalıştırmanın etkin yolları


1- Beyin açık havadayken ve ayaktayken daha iyi çalışır. İnsan beyninin ayaktayken yaklaşık yüzde 10 daha fazla çalıştığı düşünülmektedir. Hayatınızla ilgili Önemli kararlar alırken açık havada veya doğada deneyebilirsiniz.
2 – Yürürken kolları sallamak beynin performansını olumlu etkiliyor. Önemli kararlarınızı açık havada, kollarınızı sağa sola sallayarak yürürken almaya ne dersiniz?
3- Yabancı bir dil öğrenme beyni güçlendiriyor. Her gün birkaç yabancı ya da yerli yeni kelime öğrenip, kullanabilirsiniz. Sözlük okuyabilirsiniz. Alışveriş listesi veya telefon numaralarını ezberlemeyi deneyebilirsiniz.
4- Zihinsel jimnastik /antrenman yapın. Bunun için çeşitli bulmacaları çözebilirsiniz. Satranç gibi akıl oyunları oynayın.
5 – Rutin olarak tekrar ettiğiniz davranışlardan vazgeçin. Bazen telefonu sol elinizde tutun, çantanızı diğer elinizle taşıyın, evinize başka bir yoldan gidin. En azından bir günlüğüne televizyon kumandasını sık kullanmadığınız elinizde tutun.
6 – Entelektüel zevklerinizi geliştirmek için her gün mutlaka iyi bir özdeyiş antolojisinden birkaç cümle okuyun. Beyninizi kaliteli cümlelerle besleyin!
7 – Her gün güzel bir resme veya fotoğrafa bakmaya çalışın. Estetik algınız, gördüğünüz estetik şeyler kadar gelişir.
8 – Sevdiğiniz bir müziği bir süre gözleriniz kapalı dinleyin. Beyin otoriteleri tarafından klâsik müziğin zekâya 7 puan ekleyebildiği iddia edilmektedir.
9 – Günde aklınızdan 60 bin ile 80 bin arası düşünce geçer. Bu düşünceler ne hakkındaysa, hayatınız da ona göre şekillenir. Unutmayın, kafanızda en çok neyi düşünürseniz, hayatınızda da onu çoğaltırsınız.
10 – Bir konu hakkında düşünürken, nasıl düşündüğünüzü de gözlemleyin. Düşünmek üzerine düşünmek, beyin ve düşünce kapasitesini artırır.
11 – İyi bir uyku kaliteli bir beyin için şarttır. Çok uyuyorum diye üzülmeyin. Einstein‘in günlük 10 saatten fazla uyuduğu biliniyor. 24 saati geçen uykusuzluk beyinde sarhoşluğa benzer bir etki yapar.
12 – Bol ve temiz oksijen beyin için çok önemlidir. Beynimiz ağırlık olarak vücudumuzun yüzde 2’sini oluşturduğu halde, vücuda gelen oksijenin yüzde 25’ini tüketir. Oksijensiz kaldığımızda ölümü gerçekleşen ilk organımız beyindir. Odanızın penceresini açarak kendinize bol bol oksijen ısmarlayın.
13 – Farklı düşünme tarzları beyninizi geliştirir. Çocuklar ve hayvanlarla daha fazla vakit geçirin. Sizden farklı düşünen insanlarla konuşun.
14 – Kullanılmayan organ körelir. Sürekli televizyon seyrederek beyninizi “düşük viteste çalıştırmayın.
15 – Beynin en tehlikeli yanı “ters çaba” kuralına göre çalıştığı anlardır. Başınıza gelmesinden en çok korktuğunuz şeye odaklanırsanız, korktuğunuzu başınıza getirir! Buna ters çaba kuralı denir. Beyin odaklanılan hedef olumsuz olsa bile, bunu gerçekleştirmek için çalışır. Topluluk önünde konuşma yaparken “acaba heyecanlanır mıyım?” diye düşünürseniz, heyecanlanırsınız.
16 – Beyni yoran monotonluktur. Hayatınızı ne kadar renklendirirseniz, beyninizi o kadar neşelendirirsiniz.
17 – Beyin kısa süreli hafızada beş ile yedi arasındaki bilgiyi işleyebilir. Yeni bir bilgi gelince, bu bilgilerden birini atar. Buna “sihirli sayı” kuralı denir. Bu kural aşılıp aşırı bilgi yüklenmesi durumunda beynimiz “servis dışı” olur. Hayatınızın en büyük kararlarını alırken “kafadan “ değil, tıpkı beş haneli iki rakam grubunu çarparken yaptığınız gibi, bir kâğıt üzerine yazarak ne yapacağınızı hesaplayın.
18 – Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur. Fiziksel zindelik, zihinsel zindelik getirir. Uzun süre hareketsiz kalmak, zihni de hareketsizleştirir. Spor yapmaya, fazla kilolarınızdan kurtulmaya özen gösterin. Yeterince su için. Çünkü, insan beyninin yüzde 78’i su ile kaplıdır.
19 – Ders çalışırken ilk öğrenilenler, son öğrenilenler, sık tekrarlananlar ve ilginç bulunanlar en çok akılda kalanlardır. Dersleri kısa aralar vererek çalışmak akıllıca bir harekettir.
20 – Bu hafta kafanızı nasıl daha iyi çalıştırabileceğiniz üzerine daha fazla düşünün. Unutmayın, beynimizi daha iyi çalıştırmak için kullanacağımız organ yine beynimiz“Aklınızı “başınıza” toplayın ve kullanın.
kaynak: sağlık olsun

29 Eylül 2016 Perşembe

Cevizin Faydaları

Daha sağlıklı saçlar, güçlü bir hafıza, strese karşı, öksürük, balgam sorununa ve cevizin daha sayamadığımız onlarca faydasını şüphesiz ki duymuşsunuzdur. Peki yedikten sonra kabuğunu ve içinde yaprağa benzeyen parçaları ne yapıyorsunuz? Ceviz kabuğu da, bu kabuğun kaynatılması sonucu elde edilen suyun da, içindeki yaprağa benzer 2 parçanın tam bir şifa deposu olduğunu duydunuz mu? Evet, ceviz ve içinde – dışında yer alan tüm parçaların da gizli mucizeler bulunuyor, hepsi birer şifa deposudur.

Bir çok kullanım şekli olan ceviz kabuğu suyunun kullanım şekilleri ve faydalarını bu yazımızda sizlerle paylaşıyoruz.. Ceviz herkesin bildiği gibi bir çok faydası olan bir kuru yemiştir. Alzheimer dan kalp ve damar hastalıklarına kadar bir çok hastalığa karşı şifa olan cevizin kabuğu da bir o kadar faydalı.. Uzmanlar beyin gelişimi ve ileride olaşacak Alzheimer tehlikesine karşı mutlaka günde 4-5 adet ceviz tüketimini öneriyor.  Öncelikle cevizin başlıca faydalarını hatırlayalım, daha sonra içindeki ve dışındaki bilinmeyen gizli mucizeleri öğreneceğiz;

Cevizin Özellikleri Faydaları

  • İçerisinde bol miktarda protein, lif, omega 3 ve 6 yağ asitleri bulundurur.
  • Kalsiyum, çinko, magnezyum, fosfor, bakır, selenyum, demir ve manganez minerallerini barındıran nadide yemişlerdendir.
  • A, B1, B2, B6 ve C vitaminlerini bünyesinde bulundurur.
  • Kalp ve damar sağlığını korur.
  • Güçlü bir antioksidandır.
  • Yüksek kolesterolü düşürür.
  • Tam bir antidepresandır. Stresle mücadelede önemli bir rolü vardır.
  • Saç ve cilt bakımında tercih edilir. Saçı güçlendirir, geç beyazlamasını sağlar, kırışıklık gidericidir. (Saç ve cilt için genellikle ceviz yağı tercih edilir, bunun için bknz. Ceviz Yağı ile ilgili makalemize)

CEVİZ SUYU MUCİZESİ

CEVİZ SUYU KÜRÜ; Geceden 1 bardak suyun içerisine 1 adet ceviz içini koyun  ve bu şekilde sabaha kadar bekletin. Sabah kahvaltıdan önce aç karnına bu suyu içip cevizi de yiyin. Bu uygulama hızlı zayıflamanızı sağlar, kabızlık problemini giderir ve iştahınızı kapatır.
Diş Tartarlarına Karşı Ceviz Suyu Kullanımı:Tartar oluşumunu ceviz suyu ile engelleyebilirsiniz. 5 adet cevizin kabuğunu 1 bardak suda yaklaşık 15-20 dakika kaynatın. Elde edilen bu su ile dişlerinizi günde 3 sefer fırçalayın. Dilerseniz kalan su ile gargara da yapabilirsiniz. Bu şekilde dişlerinizde varsa tartarların geçmesini sağlayabilir, yoksa da tartar oluşumunu engelleyebilirsiniz.
*** Cevizin içinde gizli 2 adet yaprak parçası:Cevizi kırdığımızda ayrılan ağaç yaprağına benzer aşağıda resimde de gördüğünüz parçaları lütfen atmayın. Bu parçalar gizli mucizelerle dolu. Seneler önce çok değerli bir ağabeyimiz bu yaprakları tavsiye etmişti. Bu yapraklar görünüş itibariyle tıpkı akciğere benziyor.
Bu kadar çok faydası bulunan, içerisinde bol miktarda mineral ve vitaminler bulunan cevizin kabuğu da boşuna yaratılmamıştır… Kabuğu ne işe yarar, faydaları ve kullanım alanları;

Ceviz Kabuğunun Faydaları Nelerdir, Ne işe Yarar?

  • E vitamini barındırmasından dolayı saç, tırnak ve cilt bakımında tam bir mucizedir. Bir çok kozmetik malzemesinde kullanılır.
  • Soğuk algınlığı ve öksürüğe karşı oldukça şifalıdır.
  • Bağırsak solucanları ve kurtları tedavisinde kullanılır.
  • Ceviz kabuğu şeker hastaları için faydalıdır.
  • D vitamini eksikliği için ceviz kabuğu tavsiye edilmektedir.
  • Sivilce problemleri ve cilt lekelerine karşı faydalıdır.
  • Ceviz kabuğu saç beyazlaması sorunu yaşayanlar için beyazlamaları giderici özelliğe sahiptir.
  • Saç dökülmelerini önler. Saçı güçlendirir.

Ceviz Kabuğu Suyu Nasıl Kullanılır, Nasıl Yapılır?

  1. Öksürük ve Soğuk Algınlığına Karşı Ceviz Kabuğu Suyu: Kabuğunu kaynamakta olan suyun içerisine atın ve 15-20 dakika kaynatmaya devam edin. Elde ettiğini bu suyu içtiğinizde öksürük ve soğuk algınlığı çin tam bir şifa kaynağıdır.
  2. Şeker hastalığı ve D vitamini eksikliği için; Yaklaşık 15 adet cevizin kabuğunu kaynamakta olan suyun içerisine atın ve bir müddet daha kaynatın ve için.
  3. SAÇ İÇİN: Kuru veya yaş fark etmez cevizin kabuklarını kaynayan suyu içerisine atın ve yaklaşık 10 dakika daha kaynatın. Elde edilen bu su saç dökülmelerini önleyecek, saçları canlandıracak ve kepek problemi olanların kepeğini giderecektir. Kabuklarını kaynatarak elde ettiğiniz su ile saçlarını her gün yıkarsanız saçlarınızda ki beyazlamayı önleyecektir. Ayrıca saç dökülmesini de engeller. Daha sağlıklı ve güçlü bir saça sahip olmanızı sağlar.
  4. YEŞİL CEVİZ KABUĞU: Yeşil kabukları kaynatarak elde edeceğiniz su ise saçlarınıza koyu kahve bir renk verecek ve daha parlak görünmesini sağlayacaktır.

Alıntıdır

18 Eylül 2016 Pazar

SEMİZOTU

Kalbin Mucizesi :

Latince ismi Portulaca oleracea olan Semizotu Ortadoğu ve Hindistan kökenlidir. Ancak her iklim ve toprakta yetişir.

Semizotu, Omega-3 açısından neredeyse balık kadar zengin bir bitki olup demir, bakır, manganez, C ve D vitaminlerince de zengindir. Madensel tuzlar ve vitaminlerce çok zengin olan Semizotunun besin değerlerini kaybetmemesi için salata olarak yenmesi, yani pişirilmeden tüketilmesi tavsiye edilir.

Pişirilme tercih ediliyorsa çok kısa süre pişirilmelidir. Çok kaynatıldığında yemeğin rengi ve tadı değiştiği gibi besin değerleri de kaybolur. Kalp Hastalığı riski taşıyan ve Kalp hastaları için yararlı olan semiz otu nisan, mayıs, haziran aylarında haftada 3-4 kez tüketilmelidir.

Yere yakın bir sebze olduğu için tüketilmeden iyice yıkanmalı sirkeli suda bekletilmelidir.

Faydaları:

- Kanı temizler
- İdrar söktürür
- Kanı üreden temizler
- Sinir krizlerini ve beyin yorgunluğunu geçirir
- Böbrek taşı ve kumunu döker
- Semizotu şişmanlara kilo verdirir
- Şeker hastalarının susuzluğunu azaltır
- Semizotu içerdiği yüksek oranlı lifle kabızlığa iyi gelir
- Diyet yapanlar için uygun bir sebzedir. Düşük kalorili olduğu için formda kalmaya yardımcı olur.
- Geleneksel olarak ağrı kesici özelliği olduğuna inanılan semizotunun bu özelliği bilimsel araştırmalarca da ispatlanmıştır.
- Yaşlılar ve midesi hassas olanlara faydalıdır.
- Vücudu mikroplara ve gribe karşı korur
- Sinirleri dinlendirip, uykunun düzene girmesine yardımcı olur
- İçerdiği Omega 3 sayesinde kalp sağlığı için önemlidir.
- Gut Hastalığına iyi geldiği yapılan çalışmalarda belirlenmiştir.

Hasta olmak istemiyorsan

Eğer hasta olmak istemiyorsan…

* Duygularını anlat.
* Saklanan veya baskılanan heyecan ve duygular; gastrit, ülser, bel fıtığı, bel ağrıları gibi hastalıklara yol açar.
* Zamanla, duyguların bastırılması kansere dönüşür.
Öyleyse, sırlarımızı, hatalarımızı birileriyle paylaşmalıyız!
* Diyalog, konuşma, kelime çok güçlü birer ilaç ve mükemmel birer terapidir!


* Karar Vermelisin..
* Kararsız kişi güvensiz, endişe ve ıstırap içinde olur. Kararsızlık, sorunları, endişeleri ve çatışmaları çoğaltır.
* İnsanlık tarihi kararlardan oluşur.
* Karar vermek, diğerlerinin kazanması için vazgeçmeyi ve avantajları kaybetmeyi kesinlikle bilmektir.
* Kararsız kişiler mide rahatsızlığı, sinir hastalıkları ve cilt sorunlarının kurbanıdırlar.

* Olduğundan Farklı Yaşama.
* Gerçeği saklayan, rol yapan, her zaman mutlu olduğu görüntüsü veren, mükemmel görünmek isteyen kişi tonlarca ağırlığı biriktirmektedir. Ayağı kilden olan bronz bir heykeldir.
* Aldatıcı görünerek yaşamak kadar sağlık için kötü bir şey yoktur.Kaderleri ilaç, hastane ve acıdır.

* Kabullen.
* Reddedicilik ve kendine saygı eksikliği, kendimizi kendimize yabancılaştırır.
* Kendimizle barışık olmak sağlıklı yaşamın anahtarıdır. Bunu kabul etmeyenler kıskanç, taklitçi, aşırı rekabetçi ve yıkıcı olurlar.
* Eleştirileri kabullen. Bu bilgelik, akıllılık ve terapidir.

* Çözümler Bul.
* Olumsuz kişiler çözüm bulamazlar ve sorunları büyütürler. Üzülmeyi, dedikoduyu ve kötümserliği tercih ederler.
* Karanlığı kovmak için kibrit yakmalı. Arı ufacıktır fakat var olan en tatlı şeylerden birisini üretir.
* Biz ne düşünüyorsak oyuz.
* Olumsuz düşünce, hastalığa dönüşen negatif enerji üretir.

* Güven.
* Güvenmeyen kişi iletişim kuramaz, açık değildir, derin ve sağlam ilişkiler geliştiremez, gerçek arkadaşlıkları nasıl kurabileceğini bilemez. Güven olmadan, bir ilişki de olamaz. Güvensizlik sendeki inancın azlığıdır.

Hayatı Üzgün Yaşama.
* Mizah. Kahkaha. Huzur. Mutluluk. Bunlar sağlığa güç verir ve daha uzun bir yaşam getirir.
* Mutlu kişi yaşadığı çevresini geliştirir. "İyi mizah bizi doktorun elinden korur".
* Mutluluk sağlık ve terapidir.

 Dr. Dráuzio Varella

10 Eylül 2016 Cumartesi

Bir kadın seni seviyorsa sana aittir.


Mutlaka bir fotoğrafın vardır bir yerinde odasının, onu kaldırtma.
Bir kadın seni seviyorsa uyumadan önce dua ediyordur, senin adınla başlayan dualar ve biten senin adınla onu susturma.
Bir kadın seni seviyorsa sana zarar veremez.
Yalnız genç adam, kadınlar vazgeçtikleri adamlara da acımayı beceremez, bu da kalsın aklında..
Bir kadın seni seviyorsa koklayarak öper seni,
Seni seven bir kadın, sevdiği kadar sarılabilirse kemiklerin kırılır.
Ve bir kadın seni seviyorsa sen ne kadar güçlüysen o kadar güçlü hisseder kendini, onu yanıltma.

İlk darbede yere çakılma oğlum,
İlk imtihanda sınıfta kalma!
Ve asla,
Ama asla!
Araya umutsuzluğu sokma.
Orasıdır kadının şah damarı, umudu.
Kesildiği an, vazgeçer kadın;
Sevmekten,
Beklemekten,
Özlemekten,
Hatta dua etmekten...
Can havliyle, kaçar.
Yakalayamazsın.
Artık o kadını üstüne alınamazsın.
Sahip çıkamadığın kadına hesap da soramazsın.
Kadınları bomba gibi düşün genç adam... yanlış kabloyu kesersen onunla birlikte sen de patlarsın.

Bak oğlum!
Bu hayatta her şeyi alırsın, yalnız seni seven kadının yoktur fiyatı.
Seni her şeye rağmen sevebilen kadını satın alamazsın,
Cüzdanın kilo kaybettikçe, sevgileri eksilen sevgililerin olur en fazla.
Falan filan sonra,
Bilirsin ya...

Sen sen ol, o kadını satma!
Bir kadın seni seviyorsa kavga eder.
Hem birazdan boğazına yapışacak sanırsın, hem görürsün gözlerindeki korkuyu.
Kadınlar susmaz genç adam, susmuş kadın gitmiş kadındır.
Susmuş bir kadın için bitmiş bir adamsındır.
Bu kadınların değişmez ve değiştirilmesi teklif bile edilemez olan maddelerinden biridir.
Kadın olmanın kuralıdır..

Bir şey daha var;
Kuştur kadın.
Ve bir gökyüzü vardır her kadının.
Öyle bir havan olmalı ki adamım,
Senden göçmediği için, onu dondurmamalısın.
Bunu, bir zamanlar seni gökyüzü ilan etmiş kadının, başka bir gökyüzünde kahkaha atışını duyunca anlarsın...

4 Eylül 2016 Pazar

SANATÇI KILIKLI TERÖRİST YILMAZ GÜNEY


Türkiye'de bazı kesimlerce "sol" adı altında etnikçilik yapılmaktadır. Pkk taleplerini dillendiren sanatçı kılıklı kravatlı teröristlerin en azılılarından biri de Yılmaz Güney'dir.

Yılmaz Güney'in 18 Mart 1984 tarihli Paris Kürt Enstitüsü'ndeki konuşmasının tamamı şöyledir:

"Değerli arkadaşlarım, değerli konuklar,
Hoşgeldiniz! Selam sizlere, bin selam! Bildiğiniz gibi Nevroz, Kürt halkı için zalimlere ve zulme karşı direnmenin, yılgınlık ve teslimiyete karşı durmanın, özgürlük ve bağımsızlık için mücadelenin sembolüdür.

Biliyorum ki burada toplanan bütün insanların yüreği bu anlamda çarpıyor. Çocuklarımızın yüreği de aynı şeyler için çarpacak. Zulme ve köleleştirmeye karşı direnmek için, özgürlük ve bağımsızlık için, dağınıklığı birliğe çevirmek için, bugüne kadar, bu amaçlar uğruna çok kurban verildi. Daha da verilecek. Biliyoruz ki kurbansız zafer mümkün değildir. Kan ve ateşi göze almak zorundayız.

Soruyoruz: Böylesi bir azim ve inatla, böylesi bir inançla dolu bir yüreği susturmak mümkün mü? Böylesi kararlı ve fedakar bir halkı yıldırmak ve başeğdirmek mümkün mü? Asla!..

Acı, baskı, yoksulluk, kan ve gözyaşı Kürt halkının kaderi değildir. Biz bu kaderi tanımıyoruz. Biz, dört bir yandan işgal altında tutulan bir sömürge ülkenin çocukları değil bağımsız, demokratik ve birleşik Kürt ülkesinin, Kürdistan’ın çocukları olmak istiyoruz. Biz, kendi toprağımızda, kendi dilimizde aşk ve özgürlük türküleri söylemek istiyoruz. Biz, kendi dünyamızı, kendi toprağımızı kendi ellerimizle yoğurmak ve yeniden kurmak istiyoruz. Biz, kendi ülkemizde, kendi bayrağımız altında, özgür ve bağımsız yaşamak istiyoruz.

Yine unutmuyoruz ki Kürt, Türk, Arap ve Acem işçilerinin ve emekçilerinin çıkarları güçlü devletlerin oluşmasında yatmaktadır. Yine biliyoruz ki gönüllü birliğin koşulları yaratılmadan bu bir hayaldir. Bugün Kürdistan’ın çeşitli kesimlerinde, dağlarda, ovalarda, faşist zindanlarda sömürgecilerin baskı ve zulmüne karşı dişe diş döğüşenlerin, döğüşerek ölenlerin amacı da bu.

Onları, bütün yüreğimizle selamlıyoruz. Bu uğurda şehit düşen bütün arkadaşlar kalbimizde ve mücadelemizde yaşıyor ve yaşayacaktır. Ne mutlu onlara ki direnerek öldüler ve bağımsızlık meşalesinin ateşleri oldular. Ne mutlu!..

Arkadaşlar, hatırlarsınız, Kürt Enstitüsü’nün geçen yıl kuruluş nedeniyle düzenlediği şenlikte, estitünün şu ya da bu grubun hizmetinde değil bir bütün olarak Kürt ulusunun hizmetinde bir bilim kurumu olduğunu söylemiştim. Bir yıllık çalışma ve pratik sözlerimi doğruluyor.

Herkes iyi bilmeli ki Kürt Enstitüsü, bağımsız ve özerk karakterini, demokratik yapısını hep koruyacaktır. Hiçbir zaman kısır siyasal çekişmelerin ve polemiklerin tuzağına düşmeyecektir. Sizler de, enstitüyü gözünüz gibi korumalı, onun çalışmalarını yakinen izlemeli ve destekçisi olmalısınız.

Enstitü, bağımsızlık tohumunun bir filizidir ve Kürt ulusunun bugüne kadar sürdürdüğü mücadelenin bir ürünüdür. Daha da gelişip güçlenmesi sizlerin çabalarına bağlıdır. Enstitü etrafında toplanacağız, onun önüne koyduğu görevlerin yerine getirilmesine,
gücümüz oranında katkıda bulunacağız. Bileceğiz ki bağımsızlık mücadelesi bir bütündür. Kimi zaman doğruyu ifade eden iki satırlık bir yazı, bir fikir, yürekleri ayağa kaldıran bir türkünün çığlığı, saza vuran bir mızrap,
atom bombasından bile güçlüdür.

İşte bu nedenle biz, hayatın her alanında iyi savaşçılar, başarılı savaşçılar olmak ve yetiştirmek zorundayız. Biz, sazımızı iyi, çok iyi çalmalıyız. Biz, iyi, çok iyi türküler söylemeliyiz. Biz iyi, çok iyi resimler yapmalıyız. Biz iyi hikayeler, iyi şiirler, güçlü romanlar yazmalıyız. Biz güçlü bilim adamları, diplomatlar ve teknisyenler yetiştirmeliyiz. Bizim elimiz hem kalemi, hem makinayı hem de silahı iyi tutmalıdır. Kimi zaman sazımız silah, kimi zaman da silahımız saz olmalıdır. Biz iyi biliriz ki en iyi türküleri, en doğru sözleri, yerinde kullanırsak bir kurşun gibi söyler.

Dağlarımız, ovalarımız, ırmaklarımız bizi bekliyor. Biz bütün ömrümüzü gurbette geçirip gurbet türküleri söylemek istemiyoruz. Biz, yiğitlikleriyle destanlar yazmış bir halkız ve önümüzde duran bütün güçlükleri yenecek azme ve güce sahibiz.

Türk, Acem ve Arap devrimci demokratları, Kürt ulusunun kendi kaderini tayin hakkının en candan savunucuları olarak bu kavganın bir parçasıdırlar ve ortak düşmana karşı
savaşmaktadırlar. Ezilen sınıfların sınıf kardeşliği en güçlü silahlarımızdan biridir.

Dost ve düşman herkes bilsin ki,
Kazanacağız. Mutlaka kazanacağız.
Bir köle olarak yaşamaktansa bir özgürlük savaşçısı olarak ölmek daha iyidir.

Yaşasın bağımsız, birleşik demokratik Kürdistan. Yaşasın Kürt, Türk, Acem ve Arap halklarının kardeşliği ve dayanışması. Yaşasın Kürt Enstitüsü!"

Sanatçı kılıklı terörist Yılmaz Güney'in ağzından ihaneti izleyiniz: https://m.youtube.com/watch?v=H5M-O4JTGOg

Halkların kardeşliği kavramı altında Kürdistan etnikçiliğine alet olanlar hâlâ varsa bunların bir an önce akıllarını başlarına devşirmelerinde yarar vardır.

Anadolu ve Trakya toprakları Atatürk'ün deyişiyle en az 7 bin yıllık Türk beşiğidir. Yavuz'un Zagros dağlarından getirdiği, Kanuni'nin de mülklendirip tapulandırdıklarının dölleri dağdan gelip bağdakini kovmaya yeltenir, vatan bütünlüğüne göz diker cürete erişmişlerse bu durumda gaflet ve dalalet içine düşerek mankurtlaşmışların çok büyük kabahati vardır.

"Bu ülke tarihte Türk'tü, şimdi de Türk'tür ve sonsuza dek Türk kalacaktır." diyen Atatürk'ün milliyetçilik ilkesinden ve bunun içeriğinin derinliğinden habersiz biçimde davranan, sosyalistlerin, sosyal demokratların ve etnikçilerin oyuncağı olmuş gafil ve dalillerden bazılarının kendi kendilerini Atatürkçü (Kemalist) olarak tanımlamaları da ayrı bir rezalet ve kepazeliktir!

Etnikçiden Atatürkçü (Kemalist) olmaz!

H. Cem KANIBİR
Atasen Genel Başkanı
Türkbilimci (Türkolog)

14 Şubat 2016 Pazar

GURDJİEFF KİMDİR?


George Ivanovich Gurdjieff (13 Ocak 1866? – 29 Ekim 1949): Yirminci yüzyılın ilkyarısında etkili olmuș ruhani öǧretmen, guru ve yazardır. Kafkasya'da doǧmuș, çocukluǧu Kars'ta geçmiștir. İnsan hayatının amacını sorgulamıș ve yanıtları eski geleneklerin içinde bulacaǧı düșüncesiyle, gerçeǧe ulașmak için Hindistan, Tibet, Orta Asya, Anadolu ve Mısır'da yirmi yıl kadar gezgin olarak dolașmıștır. Fakirlerden (beden kontrolü odaklı), rahiplerden (duygu kontrolü odaklı) ve yogilerden (zihin kontrolü odaklı) etkilenmiș, ancak yolculuğunun sonunda kendisi Dördüncü Yol adını verdiǧi bir öǧreti yaratmıștır. Dördüncü Yol'un diğer üç yoldan farkı günlük hayat içinde uygulanabilir olması ve beden, duygu ve zihin dengesinin kurulmasıdır. İnsanların hipnoz durumuna benzer bir uykuda olduklarını, Dördüncü Yol'un insanları bu durumdan kurtaracaǧını ve tam bilinç seviyesine yükselteceǧini savunmuștur. Hayatının sonuna kadar bu öǧretisini batı dünyasına tanıtmak için çalıșmıștır.
 (Alıntı:Vikipedi)


19 Ocak 2016 Salı

DEHANIN SIRLARI...BİR DAHİ YETİŞTİRMEK; SUZAN POLGAR

Suzan Polgar


Bu üç Macar kız kardeş dünya satranç klasmanında ön sıralara tırmandılar. En küçük olan Judit (1976 doğumlu), 1991’de büyük ustalığa yükselerek, satranç tarihinde bu onuru kazanan en genç kişi olma ünvanını B.Fischer’den aldı. Sofia (1974 doğumlu), dünyadaki bayan oyuncular arasında altıncı sırada yer aldı. Zsuzsa Polgar (1969 doğumlu) ise kardeşi Judit’ten sonra ikinci sırada gelmektedir. Bütün kız kardeşler satranç oynamaya 4 yaşında başladılar. Zamanla satranca ayırdıkları süre günde en az 5 saate çıktı. Otoriteler, küçük kardeş Judit’i gelecekte dünya satranç şampiyonluğu için yarışabilecek tek bayan olarak göstermektedir.


DEHANIN SIRLARI...BİR DAHİ YETİŞTİRMEK; SUZAN POLGAR