5 Şubat 2012 Pazar

Yeni Çağın Çocukları


1-İndigo Çocuklar

İlk olarak 1982 yılında Nancy Ann Tappe “Yaşamınızı Renk Yoluyla Anlama” kitabında İndigo kavramından bahsetti. Çocukların davranış kalıpları ilk kez bu kitapta tanımlandı. Doğruluğu ise yaşayan birçok kişi tarafından onaylandı. Bu kitap sayesinde “indigo çocuk” kavramı gündeme alındı.
1986 yılında da danışman ve konuşmacı Lee Carroll ve Jan Tober
‘İndigo Child-The New Kids Have Arrived’ isimli kitaplarında bu çocukları anlattı. Kitabı yazma nedenlerini ise şöyle açıklıyorlar:
“Biz anne-babalardan yeni bir sorun türünü işitmeye başlamıştık. Zor ve garip yapıdaydılar. Onlar yetişkin ve çocuk rollerinde beklenmedik davranışlar gösteriyor ve kendi kuşağımızın deneyimlerine aykırı bir yer değiştirmeyi temsil ediyordu. Aynı şeyi uzmanlar da kendi aralarında konuşmaya başlamıştı. Sorunlu anne-babalar artık ne yapacağını şaşırmış durumdaydı. Bu çocukları incelemeye aldık. Çünkü anlaşılmaya ihtiyaçları vardı. Anlaşıldıkları takdirde de geleceğin en etkili bireyleri olacaklardı.”

İndigo çocukları tanımı her yeni çağ web sitesinde değişik tanıma sahiptir. Fakat tipik olarak herkesin inandığı, bu çocukların diğerlerinden daha akıllı oldukları, otoriteye karşı çıktıkları ve bazen altıncı hislerinin çok kuvvetli olduğu.İndigo çocuklar hakkında birbirine benzeyen değişik tanımlamalar var. Genel ve kesin bir tanımlama getirilemiyor. Çünkü, tıp dünyası bu çocukların var olduğunu kabul etmiyor. Bu tarz çocuklar için tek bir tanımlama var. O da hiperaktif. Fakat, İndigo çocuklara sahip ailelerin çocukları hiper aktiflikten uzak.
Bazı uzman hekimler ve psikiyatrlar İndigo çocuklar tanımına inanmıyor. Örneğin Katılımcı sosyal danışman Lorie Anderson, manik depresif, otistik, dikkat eksikliği, hiperaktivite problemi olan çocukların ailelerinin bu tabir altında yanlış yönlendirilerek bazı kişilerin parasal yararlar sağlamaya çalıştığını söylüyor. Ayrıca bu çocukların ruhsal, akli ve nörolojik bozukluklarını tedavi ettirmeyerek ailelerin çocuklarına acayip bir doğaüstü kimlik kazandırmaya çalıştığını ve bunun çok tehlikeli olduğunu da sözlerine ekliyor.

Eyvah çocuğum bir 'İndigo'
Eğer çocuğunuz normal çocuklar gibi davranmıyor, gün geçtikçe aranızdaki uçurum fazlalaşıyor, siz sinir küpü oluyorsanız ona bakışınızı değiştirin. Çünkü o henüz tanım konamayan “indigo” çocuklardan birisi olabilir.
Çocukların yaramaz olması, söz dinlememesi yaygın ve kabul gören bir durumdur. Fakat düz duvara tırmanıyor, bir koltuktan diğerine uçarak gidiyor, yaşından önce konuşuyor, kendisine ‘çocuk’ muamelesi yapılmasına kızıyorsa hem aileler hem de doktorlar tarafından ‘hiperaktif’ olduğu varsayılır. Oysa ki aşırı yaramaz, yaşından beklenmeyecek kadar zeki ve ailesiyle kavga edecek kadar uyumsuz bir çocuksa o belki de bir ‘indigo’dur.

Nereden çıktı bu İndigo'lar?
Onlar bizim bildiğimiz tarzda çocuklar değil. Anne-babalardan çocuklarına geçerek nesilden nesile aktarılan klasik eğitim tarzını kesinlikle reddediyor. Kendi yöntemlerinizle bir şeyler yaptırmanız neredeyse imkansız. Saygı duymak ve görmek istiyor. Hiçbir zaman bebek muamelesi yapılmasından hoşlanmıyor. Çok küçük yaşlarda bile onlarla her şeyi konuşmanız gerekiyor. Duygusal sömürüye hiç gelemiyor. Onlar için her durum karşısında değişmeyen sevgi belirtileri çok önemli.

Bakışları, olaylar karşısındaki duruşları çok net ve keskin. Algıları ve sezgileri yüksek. Enerjileri çok fazla. Uzmanların bir kısmı hiperaktif teşhisi koysa da hem kendileri hem de aileleri bunu kabul etmiyor. Çünkü onlarda öğrenme problemi, dikkat eksikliği görülmüyor. Herhangi bir bilgiyi öğrenmesi için yapmanız gereken tek şey; mantıklı açıklamalarla bunun gerekliliğini anlatmak. İndigo çocukları araştıran kişilere göre de bırakın öğrenme bozukluğunu 21. yüzyılın kurtarıcısı olabilme potansiyeline sahipler. Sosyal ilişkileri ise güçlü.

Tanımlar arasındaki farklılıklar
Tanımlar arasında farklılıklar olsa da genel anlamda İndigo çocuk; “bir dizi olağandışı psikolojik nitelik sergileyen, daha önce belgelenmemiş bir davranış biçimi gösterip özel davranış şekilleriyle muamele gerektiren ve klasik eğitim düzenini yıkmayı amaçladıklarına inanılan çocuklar” olarak tanımlanıyor.

Doktorlara göre İndigo çocuk yok
İndigo çocuklar başta ABD olmak üzere gelişmiş ülkelerde bir hastalık tanısı konulmasa da kabul ediliyor, biliniyor, araştırmalar yapılıyor. Birçok doktor da hiperaktiflikten farklı bir tanımı olduğunu biliyor. Bu tarz çocuklar için özel eğitim programları yapılıyor. Türkiye’de ise durum daha farklı. Uzmanlar İndigo çocukları kabul etmiyor. Bu tip çocuklar aslında sorunlu çocuklar değil. Fakat doğru davranılmadığı takdirde sorunlu hale geliyor; çoğunlukla da DES (Dikkat eksikliği) ya da DEHS (Dikkat eksikliği-hiperaktif) tanısı konuluyor. Aşırı huysuzluk ve uyumsuzluk gösterdiği için de ritalin adı verilen uyuşturucu ilaçlar veriliyor. Ritalin ise, çocuğu daha sakin, olgun ve dengeli yapıyor ama gerçekten büyümeyi ve ona eşlik eden bilgeliği erteliyor.


İndigo Çocukların ortak özellikleri
1- Onlar dünyaya bir asalet duygusuyla gelir ve çoğunlukla da öyle davranırlar.
2- Burada olmayı hak ettiklerini hisseder ve başkalarının bu hissi paylaşmadıklarını görünce çok şaşırırlar.
3- Kendi değerlerini iyi bilirler.
4- Mutlak otorite karşısında zorluk yaşarlar.
5- Ritüel- yönelimli ve yaratıcı düşünce gerektirmeyen sistemlerde düş kırıklığı yaşarlar.
6- Çoğunlukla, evde ve okulda işleri yapmanın daha iyi yollarını görürler, bu da onların " sistem yıkıcılar"( herhangi
bir sisteme uyum sağlayamayanlar) gibi görünmelerine neden olur.
7- Suçluluk duygusu verilerek disipline sokulmaya karşılık vermeyeceklerdir.
8- İhtiyaçlarını bildirmekten çekinmezler.


2-Kristal Çocuklar

Ezoterik Tradisyonlar, Yeni Çağcılar 1998-2012 arasında büyük bir değişim yaşanacağını iddia ediyorlar. Bu değişimi başarıyla gerçekleştirenler kolektif şuur dönüşümünü yaşamış ve başarmış olarak müjdelenen Yeni Çağın öncüleri olacaklar; günlük yaşamımızın içinde kristal enerjiyi çocuk saflığında kullanan büyükler olduğu gibi bu dönem içinde bir başka gezegene gitmişiz etkisi uyandıran yüksek zekalı çocukların doğduğuna da tanık olacağız. Aslında şu anda da oluyoruz zaten. Bu yüksek zekalı çocuklar İndigo'ların ardından gelen Kristal Çocuklar.

Kristal Çocukları nasıl tanıyacağız?
İlk bakacağımız yer onların gözleridir, iri, derin, anlam dolu ve her şeyi anlıyormuş gibi bakan gözlere sahipler. Mutluluk ve sevinç dağıtıyorlar, yargısızlar. Kristal Çocuklar büyükleri olan İndigo Çocuklardan epey farklıdırlar. İndigo'ların ruhları savaşçıdır, amaçları eski düşünceleri yani önceki eğitim, yönetim ve yasal sistemleri yenilemek ve değiştirmektir. Onlar başkaldırıyı severler. Kristal çocuklar ise daha yumuşak, bilgeliğe daha yakın ve şefkatlidirler. Dünyayı ve çevrelerini tanır ve keşfederken kendilerine güvenmekte, sevmekte ve eğlenmektedirler. Araştırmaktan ve keşfetmekten büyük zevk alırlar... Ayrıca çok neşelidirler, bulundukları ortama neşe ve sevinç katarlar…

Kristal Çocukların özellikleri
-1995’li yıllardan sonra doğmaya başlamışlardır,

-Derin, anlamlı ve araştırmacı bakan gözleri vardır,
-Doğal yapılarında manyetik bir gücün çekim etkisi vardır,
-Çok sevecen,neşeli ve eğlencelidirler,
-Şefkatli, duyarlı ve iletişime açık çocuklardır,
-Müziği ve sanatı çok severler,
-Yaratıcılıkları yüksektir,
-Telepattırlar, düşündüğünüzü ve gerçek niyetinizi hissederler,
-Konuşmaya başlayınca geçmiş yaşam anılarını anlatmaya ve sizi haylice şaşırtmaya adaydırlar,
-Doğal beslenmeyi çok severleri,
-Her konuda denge ararlar, denge duyguları mükemmeldir,
-Zihinsel iletişim yetenekleri yüzünden geç konuşabilirler, yüksek algıların nedeniyle zaten pek çok şeyi
hissetmektedirler.
-Yüksek seslerden, gürültüden, kalabalık içinde bulunmaktan, çok sıcak veya soğuk ortamlardan, dağınıklık ve
düzensizlikten hiç hoşlanmazlar.
-Kristal Çocuklar yüksek enerjiye sahipler, uyurken bir şey kaçırmak istemediklerinden uykuyu pek sevmezler.
-Kristal Çocuklar, bizim zaman anlayışımızı değil, kendi iç zamanlarını kullandıkları için zaman anlayışımız birbirine pek
uymayabilir.

Psişik Duyarlılık
Psişik Yetenekleri ve Psişik Duyarlılıkları hayli yüksek olan ve Kristal çocuklar olarak tanımlanan bu çocuklar ilk yedi çakrası aktive olarak gelmiş çocuklardır. Ve bu çocuklar, bilgi çağının getirdiği avantajlarla, uyaranlarının daha fazla olması nedeniyle daha çabuk öğrenme ve hatırlama kapasitesine sahiptirler. Ama burada önemli bir noktanın altını çizmek gerekiyor: İçinde bulunduğumuz çağ nedeniyle de, bu çocuklar daha donanımlı geliyorlar. Kısaca, daha yüksek potansiyelde doğuyorlar ama bu potansiyeli yaşama geçirebilmeleri, bulundukları koşullara ve aile eğitimlerine bağlı. Farkındalık yolunda çok hızlı da yürüyebilirler veya bizim anlayışsızlığımız nedeniyle bir yerde takılı da kalabilirler.

Doğum Haritası
İndigo ve Kristal Çocukları daha iyi anlamak için öncelikle onların doğum haritalarını çıkarttırmak faydalı olabilir çünkü sık sık metafizik konulardan, Tanrı’dan, meleklerden, dualardan, öte alemden söz edebilen bu küçük filozoflarla baş edebilmek için sizin de kalkanlarınız olmalı. Öyle değil mi! Çünkü onların psişik yetenekleri vardır, örneğin psikokinezi yapabilirler yani bazı küçük eşyaları düşünceleriyle hareket ettirebilirler. Anne veya babalarına onların ilk anne ve babaları olmadıklarını hatta daha ileri gidip daha önce başka yerde yaşadıklarını söyleyen Kristal Çocuklar da vardır. Elektronik araçları etkileyen Kristal Çocuklar da izlenmektedir. Onların telepatik yeteneklerine çok dikkat edilmelidir, anne ve babalarına veya diğer yakınlarına bazen o etkileyici ve derin gözleriyle uzun uzun bakmalarıyla ünlüdürler. Eğer iyi gözlenirse birçok Kristal Çocuğun annesinin isteklerini sözel aktarım olmadan yaptıkları izlenebilir. Bu yeteneklerin sergilenmesindeki amaç, insanlığın doğal yeteneklerinin büyüklere hatırlanması şeklinde yorumlansa bile bu küçük filozof-bilgelerle ya da büyüklerin deyimiyle çok bilmişlerle baş etmek için sizin öncelikle tercih edeceğiniz donanımlara bir an önce sahip olmaya çalışmanızda yarar vardır.

Dikkat edilecek noktalar
Kristal Çocuklarla ilgili yazı yazan İnternet sitelerinde yayınlanan Danışman psikolog ve terapist Doreen Virtue önerilerine kısaca bir göz gezdirebiliriz. Dilerseniz İndigo veya Kristal Çocuk yazıp bu konuda daha aktif sitelere de danışabilir, yüreğinizin ve aklınızın sesini dinleyerek, çocuğunuzla ilgili yanılgıya düşmemek için tıp desteğini de asla göz ardı etmeden iletişim kurabilirsiniz.
* Onların görsel olduklarını unutmayın, sözel değil, görsel yöntemlerle eğitin,
* Hiçbir konuda zorlamayın, açıklamalarda bulunun,
* Onlara bağlanın yani sık sık beraber olun ve dokunun,
* Hayvanları örnek gösterin; “Bak köpek seni izliyor...” gibi,
* Kuralcı olmayın, dürüst olun ve onlara kendileri olma özgürlüğünü verin,
* Siz kendinize iyi bakın, temiz, bakımlı ve etkili olun,
* Onları asla küçümsemeyin, arkadaş gibi ilişki kurun,
* Sesinizi melodik biçimde yani tonlayarak kullanın,
* Meraklarını giderin, öğrenin ve öğretin,
* Dikkatinizi verin, onları ihmal etmeyin, yalan söylemeyin,
* Sabırlı, tutarlı ve gerçekçi olun, onlara süreklilik sağlayın,
* Siz ne düşünürseniz onlar öyle olacaklardır, onları negatif tanımlamalarla tanımlamayın, onlardan da bir şeyler
öğrenebilirsiniz,
* Onların imgelerine yani canlandırmalarına veya hayallerine katılın,
* Onlara enerji yardımı yapın. Mümkünse meditasyon ve yoga öğretin,
* Onları tartışmasız sevin.
* Onlara kendi negatif, ayrımcı, bölücü, fanatik, tutucu, geleneksel ve zarar verici düşüncelerinizi aşılamayın.
Çünkü geçmişte ve şu anda hiçbir konuda haklı ve başarılı değilsiniz...

Kristal Titreşimi Taşıyan Büyükler
Kristal Çocuklar konusunda yalnız onlardan söz etmek yeterli değildir. Bizler de bundan sonraki yıllarda Kristal Titreşimi taşıyan yetişkinler olarak yeni bir bakış açısı ile yaşama şansını elde ederken sessizce doğan Kristal Doğuşlara da tanık olmaya devam edeceğiz. Kristal Çocuklardan söz ederken, bu yetenekleri taşıyan Kristal Büyükleri unutmamalıyız. Kristal büyükler de bundan böyle saklandıkları yerden çıkacaklar ve öykülerini dünya ile paylaşmak isteyecekler. Ayrıca, son zamanlarda içinden geçmiş olduğunuz enerjideki değişimler nedeni ile, çoğumuz alışkın olmadığımız bu niteliklerden bazılarını geliştirmeye başladık bile. Bireysel Gelişime önem verenler her birimizin içindeki Kristal Çocuğun Uyanışını rahatlıkla gözlemliyorlar. Dün yaptıklarını bugün yapmadıklarını izleyip, şaşkınlıkla; “bu yanım değişmez sanırdım, ne de kolay değişmişim” demekteler. Bu yetişkinler ve çocuklar gelmeye devam ederken ve güçlerini kullanırken,bu tüm insanlıkta bu yetenekleri uyandıracaklar. Bu kolektif ve mucizevi bir uyanış hali.
Halk masallarımızdaki ünlü Keloğlan öykülerini bilmeyen yoktur. Bu tanımlar yapılmadan önce de Anadolu insanı kendi halk kahramanlarında ve halk masallarında o kendine has ruhsal ve özgün yanını yaşamayı ve yaşatmayı bildi. Kuantum fiziğinin
‘sende haklısın sen de’ küresel mantığıyla birebir örtüşen Nasreddin Hoca fıkralarımızdan başka Kristal Çocuk ya da Büyük olmaya en güzel örnekleri Keloğlan masalları ve deyişleri verir:


Bir varmış, bir yokmuş. Allah'ın kulu çokmuş. Evvel zaman içinde bir Keloğlan varmış. İhtiyar ve yoksul annesi, bu biricik oğlunu "Kel oğlum,keleş oğlum" diye severmiş.
Günlerden bir gün Keloğlan annesinden izin alıp balık tutmaya gitmiş. Belki bir kaç balık yakalarım. Anacığımla pişirir, yeriz. Aç karnımızı doyururuz" diye düşünüyormuş.
Irmağın kenarına gelip oltasını salmış. Öğleye doğru kocaman bir balık tutmuş. Pulları gümüş gibi parlak, gözleri cam gibi aydınlık, güzel mi güzel bir balıkmış bu...
Keloğlan balığın pullarını kazımış, karnını yarıp temizlemek istemiş. Bir de ne görsün! Balığın karnı içinde kocaman bir tas durmuyor mu? Keloğlan bir sevinmiş, bir sevinmiş ki sormayın. "Hem balığı götürürüm anama, hem tası" demiş.
Tası su ile doldurup balığı yıkamak istemiş. Birden inanılmayacak bir şey olmuş. Tastan boşalttığı sular altın olarak akıyormuş yere. Keloğlan çok şaşırmış. Bir kaç kere denemiş, hep altın akıyormuş tastan. "Bu, sihirli bir tas galiba. Hemen anama haber vereyim" demiş. Evlerine koşmuş.
Sihirli tasa küpler dolusu suyu doldurup doldurup boşaltmış. Suyu boşalan küplere de altınları biriktirmiş. Artık ülke hükümdarı bile onun yanında fakir sayılırmış...
Keloğlan günler sonra büyük bir saray yaptırıp oraya taşınmış. Kendisine hizmetçiler tutmuş. Sevdiği ve istediği her şeyi alıyor, en güzel yemekleri yiyormuş. Sonunda altınlarının çokluğu onu şımartmaya başlamış.
Gereksiz masraflara, lüzumsuz harcamalara girişmiş. "Oğlum bu işin sonu kötü olabilir" diye öğüt vermeye çalışan anasını bile dinlememiş.
Sihirli tas elimde, ne istersem yapabilirim..." diyormuş.
Keloğlan'ın böyle kendini beğenmesi, şımarması ve hırsa kapılması, insanların ona duyduğu sevgiyi azaltmış.
Herkes "Eski hali bundan daha iyiydi. Gözünü hırs bürüdü Keloğlan'ın" demeye başlamış.
Keloğlan bir gün daha çok altın elde etmek için, sihirli tasını eline alıp ırmağın kenarına gelmiş. "Suyu tükenecek değil ya, bir saray da buraya yaptırayım. " demiş. Gurur ve kibirle tasını suya daldırmış. Kıyıda biriken altınlar hırsını artırıyormuş. Daha hızlı daha hızlı daldırmaya başlamış tası. Artık altınlardan başka bir şey düşünmüyormuş. Birden tas elinden kayıp suya düşmüş. Keloğlan onu tutmak için eğilince kendisi de ırmağa yuvarlanmış. Yüzme bilmediği için hızla akan ırmakta nerdeyse boğulacakmış. Bin bir güçlükle kenara çıkmış. Kendisi suda çırpınıp dururken,biriktirdiği altınları da hırsızlar çalıp götürmüşler.
Artık tası bulmanın da imkanı kalmadığından ağlaya ağlaya annesinin yanına dönmüş. Başına gelenleri anlatmış. Yaşlı kadın:
- Üzülme yavrum, demiş. Hay'dan gelen Hû'ya gider. Zaten, sen o tası alnının teri, elinin emeği ile kazanmamıştın. Üstelik zenginlik seni iyice şımartmıştı. Böylesi daha iyi oldu. Hiç olmazsa kendini başkalarından üstün görme hastalığından kurtulursun."
Keloğlan bu sözlerle teselli bulmuş. Anasına hak vermiş. O günden sonra da Sihirli Tası bir daha hiç anmamış.

Kristal Büyükler olmak için madde hırsımızın ve egonun halk masallarımızdaki Keloğlan saflığına ve temizliğine ulaşması dileğiyle…


http://www.astroset.com/aktuel/indigo1.htm



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder